Her yerimiz hile, her yerimiz üçkâğıtçılık, her yerimiz dolandırıcılık. Üstelik pek çoğu da resmiyetine, kılıfına uydurulmuş durumda. Nüfusunun pek çoğu Müslüman olan bizim gibi ülkede normal mi peki bunlar? Çıkarı olan için normaldir ancak olaydan bilinçli biçimde haberi olmayan, tepkisiz masum vatandaşlarımız içinse yorum yok.

Ne kadar da ilginç bir sözcük: hile.

Bir de gıdalardaki hileler… Hiç yakışıyor mu nüfusunun büyük bir çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede bu sözcüğün kullanılması ve uygulamada var olması, pek çok kez gündemde bulunması…

İnsan doğası gereği beslenmek zorunda… Bunu yaparken de çeşitli besin gereksinimlerini farklı ortamlardan farklı yollarla elde etme çabasına giriyor. Eskiden neyse de günümüzde yediğimiz içtiğimiz her şeyde kullanılan ve çoğunun uzun zaman diliminde bedenimize olumsuz durumlar katacağı ortada. Hazır ve işlenmiş gıdalar başta kanser çeşitleri olmak üzere ilerleyen zamanda pek çok sağlık sorununu da beraberinde getiriyor. Şimdi burada hangi gıdaya ne katılıyor sorusunu sorup örneklerle sıralamaya kalksak öyle sanıyorum sayfalar yetmez. Çünkü bir iki değil, o kadar çok ki…

Pek çok markette satılan hazır paketli ürünlerin sanırım içlerinde en masumu çubuk kraker,inanın bunun bile o kadar çok zararları var ki… Artık varın ötesini siz düşünün. Marketlerden aldığınız hemen hemen her gıdanın az ya da çok insan sağlığını uzun süreçte tehdit eden önemli katkılar içerdiği konuya duyarlı ve ilgili herkes bilir. Peki, “Bunların zararları bilindiği halde üretimine neden izin veriliyor?” sorusu hemen aklımıza gelebilir. İşte bu konu çok yönlü tartışmayı da beraberinde getirir. Ancak net biçimde şu sonuca varabiliriz:

İnsanlık, maddi çıkar hırsına düşenlerin, fiziki görünümleri ve damak tatları anlamında mükemmel olarak ortaya konulan yiyeceklerin en önemli denekleri durumunda ne yazık ki…

Sözcü yazarı, üstat Yılmaz Özdil’in “Gıda terörünün bu topraklarda öldürdüğü insan sayısı, PKK’dan fazladır.” yorumunu yapması oturup düşünülmesi gereken bir ifadedir.

İşte Özdil’in‘Ispanak’ başlıklı yazısından kısa notlar:

“Sütsüz peynir, etsiz sucuk var, arısız bal varsa; ticari glikozun içine biraz polen, biraz renklendirici ve esans ilave ediyorlar, bal diye satıyorlarsa; baklavaya Antep fıstığı yerine ezilmiş bezelye koyuyorlarsa; kırmızıbiberde kiremit tozu varsa; koyu siyah olsun diye zeytini ayakkabı boyasısıyla yıkıyorlarsa; beyaz görünsün diye bayat tavuğu klora batırıyorlarsa; küflenmiş peyniri jel ile harmanlayıp, taze kaşar diye kakalıyorlarsa; beyaz peynire kireç katıyorlarsa, işte bu yüzden parlak görünüyorsa; lahmacunda yağ külü varsa; kemiği öğütüp salam yapıyorlarsa; sosis horoz ibiğindense; dönerde bağırsak varsa; tavuk dönerinde deri varsa; yoğurda domuz kemiğinden yapılan jelatin katılıyorsa, yüzde yüz dana eti diye satılan sucuklarda at ve eşek eti bulunduysa, sucuk-salam imalatında kullanılan sarımsak kireç suyunda soyuluyorsa; tereyağına patates karıştırılıyorsa; tulum peynirine nişasta koyuyorlarsa; sakatatı boyayıp hazır kıymaya katıyorlarsa; çikolatalarda şekerlemelerde hayvan yemi varsa; kuru üzüm daha dayanıklı olsun diye kurutulmadan mazota bulanıyorsa; zeytin çabuk kararsın diye zeytin havuzlarına paslı demir atılıyorsa; kaçak sigaralarda tütüne talaş ilave ediliyorsa; kakaolu fındık kremasında kakao yerine keçiboynuzu varsa; kepekli-çavdar denilen ekmeklere kakaoyla renk veriliyorsa; çiğ süte, daha fazla peynir elde etmek için şeker gübresi konuluyorsa; sütün ekşimesini önlemek için hidrojen peroksit ve formaldehit koyuyorlarsa, ekşimiş sütün ekşiliğini almak için soda, kostik ve trisodyumsitrat koyuyorlarsa; sütün öz yağı alınıyorsa; yağlı süt izlenimi versin diye margarin katılıyorsa; zeytinyağına kanola karıştırılıyorsa; bitkisel baharatların içine kurutulmuş ot karıştırılıyorsa; tahini soyayla yapıyorlarsa; kaçak çayı domuz kanıyla renklendiriyorlarsa…”

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz diye boşuna söylenmemiş. Bunlar doğruysa masum değiliz be arkadaş. Hem de hiç masum değiliz.