TÜRKİYE’DE İLK FUTBOL YILLARI
Türk futbolunun çok eski geçmiş yıllara uzandığımızda, ortaya o kadar farklı isimler çıkıyor ki, dünden bu güne uzandığımızda, birbirinden o isimler belki bugün hayatta yoklar. Ama onların o yıllardaki muhteşem çabası ve futbol oynama gayesini parayla bile ölçülemiyeceğini ifade etmek istiyorum.
Geçmişten bugüne futbol takımlarımız gelişen futbol endüstrisiyle birlikte kendini geliştirerek, büyüyerek ilerlemiştir. Bugün ülkemizde bir çok dünya yıldızı futbol oynuyor. Bir kalecinin, defans oluşumunun, takımın her mevkisinin antrenörü, stratejisi var. Daha anlaşılır olabilmesi için şöyle bir örnek vereyim; zamanın en iyisi pele, bugünün orta halli Benzema’sı gibidir diye düşünüyorum. O dönemin kalecisi, defans sistemi ile bugünün çok farklı. Şu an orta halli bir takım bile bir çok stratejik manada antrenmanlı. Pele bugün oynasaydı ne denli büyük bir yıldız olurdu bilmiyorum. Bence en fazla Benzemaolabilirdi.Gelmiş geçmiş en iyi futbolcu Ronaldinho’dur diyerek konumuza dönüyorum.Bugün profesyonelce düşünmek durumunda kalınıyor çünkü bu endüstride ciddi paralar dönüyor ve transfer marketler çok uçuk.Ayrıca futbola en büyük zararı fanatizm veriyor. İnsanlar gittikçe her konuda radikalleşmeye başlıyor. Siyasi görüşünü, zevklerini, düşüncelerini birilerine dayatmaya alışıyoruz. Futboldaki radikalleşme beraberinde düşmanlığı, anlayışsızlığı, saygı duymamayı getiriyor. Hoşgörüyü kaybetmeye sebep oluyor. Hoşgörü kaybolduktan sonra elbette futbol terörünü beraberinde getiriyor. Bunların en acısı tribün kavgaları ve ırkçı söylemlerdir ne yazık ki.
Geçmişe uzandığımızda,Ali Sami Bey, başka bir konuşmasında da, ilk Türk futbolcusu kabul edilen Hüsnü Paşa’nın oğlu Hasan Fuat Bey’den bahsederken, “Kendisi ekserisi Galatasaraylılardan mürekkep olmak üzere, Reşat Danyal Bey tarafından teşkil olunan fakat hiçbir müsabaka yapamadan hemen dağıtılan bir futbol heyetinin uzuvlarındandı. Bu heyetten kalma albümümüzde küçük bir resim vardır. diyerek yine bu fotoğrafa ve yerine işaret ediyordu. Demek oluyor ki Ali Sami Bey, Siyah Çoraplılar’ın bu fotoğrafının peşine düşmüş, bunu elde etmiş ve bir kopyasını da albümüne koymuştu. Ali Sami Bey, fotoğraf albümüne koyduğu Siyah Çoraplılar’ın fotoğrafını altına “İlk Türk futbol grubu” ibaresini yazmıştı.
Ali Sami Bey’den yıllar sonra bu fotoğrafın peşine başka bir Galatasaraylı daha düştü: ZiyadEbüzziya Bey. Galatasaray Lisesi’nin 1933 yılı mezunu olan Ziyad Bey, savaşlarda hayatlarını kaybeden Galatasaray Lisesi öğrencilerini ve Galatasaraylı sporcuları araştırıyordu. Ziyad Bey bu araştırması esnasında Mekteb-i Sultani öğrencilerinden 280 numaralı Hayrullah Cevdet’in[4] Çanakkale Savaşı’nda 1915 yılında yaşamını yitirdiğini öğrenmiş, Cevdet’in fotoğrafını ararken de Siyah Çoraplılar’ın fotosuna ulaşmıştı. Ziyad Bey, sadece Cevdet’in fotosunu bulmamakla kalmamış, Siyah Çoraplılar’ın fotosundaki tüm takım oyuncularının isimleriyle kısa öz geçmişlerini aynı fotoğrafın arkasına eski harflerle yazmıştı.Şimdi Siyah Çoraplılar efsanesine bu fotoğraf üzerinden ve Ziyad Bey’in not ettiği futbolcuların kısa öz geçmişleriyle devam edelim.
Elimizdeki fotoğrafın arkasında, Siyah Çoraplılar’ın ilk ve son maçını yaptığı 26 Teşrinievvel 1317 tarihi yazıyor. Yani miladi takvimle 8 Kasım 1901. Tarihin yanında ise “ilk takım” ifadesi yer alıyor. Fotoğrafın arkasında Latin harfleriyle Black Stocking yazısı da dikkat çekiyor.Ülkemizde ve dünyada futbol sadece spor olarak görülür, tribünlerde hoşgörü yayılırsa ve bahis şirketleri futbolu terkederse eğer bir şeylerin iyi yönde değAradan bir sene kadar zaman geçmeden 1907 yılında, futbolu seven gençler, “Neden bir Türk takımı daha olmasın?” sorusunu sormaya başladılar kendilerine. Bunun üzerine Bahriyeli Necip Bey’in Beşbıyık sokağı köşesindeki iki katlı ahşap evinde üç Türk genci bir başka Türk takımının doğmasına vesile oldu. Ziya (Songülen), Osmanlı Bankası memurlarından Ayetullah ve Bahriye Mektebi öğrencilerinden Necip (Okaner) beyler burada el birliği ile diğer bir Türk takımını hayata geçirdiler. Yine aynı toplantıda kulübün adının Fenerbahçe, renklerinin de baharın müjdeleyicisi papatyaların rengi olan Sarı beyaz olarak kararlaştırdılar.işeceğine inanıyorum. 1986’dan beri İngiltere’den başlayarak Avrupa’nın birçok devletlerinin başşehirlerine gittim ve o beldelerden birer zâtı temsilci olarak seçtim. Onlar, benim kendi memleketleri nezdinde bir nevi sefirimdiler. Kendi ülkelerinde birer Milli Olimpiyat komitesi kuracaklar ve her dört senede bir Avrupa ve Amerika şehirlerinden birinde yapılacak olan Olimpiyat müsabakalarını, spor yüzünden para kazanmamış amatör gençleri lisans vererek gönderecekler. İşte sizi de Osmanlı Devleti’ndeki murahhasım olarak seçiyorum. Siz benim Türk gençliği nezdinde sefirim olacaksınız ve Olimpiyatlara amatör Türk 1908 yılında İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ağır basmasıyla padişah II. Abdülhamid ülkede meşrutiyeti ilan etmiş 24 Temmuz bunu Meclis-iMebusan’ın açılması 17 Aralık izlemişti. Meşrutiyet ilanıyla bir takım özgürlükler de gelmişti. Bunların arasında cemiyet kurma serbesti de vardı. İşte bu hakkın tanınmasıyla kulüpler resmen tescillerini yaptırırken, yeni bazı kulüpler de kurulmuştur.