Türkiye’nin ittifaklar politikasını hayata geçirerek Mavi Vatan’daki milli çıkarlarını koruyabileceğini ortaya koyuyor. Bunun için emperyalistler arasındaki uzlaşmalıklardan yararlanmak gerektiğini, dahası Rusya, Çin gibi Asya ülkeleriyle dayanışma gösterilmesini savunuyor. Joe Biden’in iktidarında ABD’nin Doğu Akdeniz’deki daha da saldırganlaşacağını göz önüne getirirsek, Gürdeniz’in ittifaklar potansiyelinin değerlendirmesine yönelik önerisi giderek önem kazanıyor. Mavi Vatan, denizdeki Misak-ı Millî’dir Cem Gürdeniz Mavi Vatan’ı “bir sembol, bir tarif ve aynı zamanda doktrin” olarak tanımlıyor.“Sembol olarak; Türkiye’nin 21. yüzyılda yüksek stratejik hedefi ile olması gereken devleti ve halkı ile denizcileşmesinin sembolüdür. Tarif olarak; Türkiye’nin ilan edilmiş veya edilmemiş tüm deniz yetki alanları (iç sular, karasuları, kıta sahanlığı, Münhasır Ekonomik Bölge) ile akarsu ve göllerini kapsamına alır. Mavi Vatan, tam anlamıyla, 26-45 doğu boylamları ve 36-42 kuzey enlemleri arasındaki ana vatanımız üzerindeki stratejik egemenliğimizin denizler ve deniz diplerindeki uzantısıdır.”
Ege ve Doğu Akdeniz’de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve Yunanistan üzerinden emperyalizmin Mavi Vatan’dan 200 bin km²’ye yakın bir alanı çalmaya yeltendiğini belirten Cem Gürdeniz, bu nedenle sözkonusu durumu “İkinci Sevr” olarak tanımlıyor. Hatta Gürdeniz bu kavramı, Ege ve Doğu Akdeniz’de karşı karşıya kaldığımız bir konjonktürde “karadaki Misak-ı Millî’nin denizdeki karşılığı” olarak görüyor ve Mavi Vatan’a sahip çıkmanın İkinci Sevr’i engellemek olduğunu anlatmaya çalışıyor. Doğu Akdeniz’in Türkiye için jeopolitik önemi,Peki Doğu Akdeniz’i Türkiye için bu kadar önemli kılan sadece deniz yüzeyi alanına sahip olmak mıdır? Cem Gürdeniz deniz ticaretinin yaklaşık %20’sinin Akdeniz’de yapıldığını, Ortadoğu ve Hazar petrollerinin önemli kısmının Türk Boğazları’ndan günde 2,5 milyon varil, Ceyhan terminallerinden 0,5 milyon varil, Süveyş ve SUMED boru hattından 5,5 milyon varil ham petrol ve türevlerinin Avrupa ve dünya pazarlarına Akdeniz üzerinden ulaştırıldığını vurguluyor. Türkiye için Doğu Akdeniz; Orta Doğu’nun Avrupa’ya açılım alanı ve Suriye üzerinden Mezopotamya ve Kafkasya’ya, Süveyş Kanalı yolu ile de Arap Yarımadası, Basra Körfezi ve Hint Okyanusu’na erişim arteridir. Ayrıca Doğu Akdeniz geleceğin enerji maddesi olan yoğun gaz hidrat yataklarına da sahip. Dahası Bakü-Tiflis-Ceyhan ile Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattı da İskenderun Körfezi’nin enerji arz güvenliğini öne çıkarmaktadır. 30 Ekim 2017’de Bakü, Tiflis ve Kars arasında hizmete giren demiryolu hattı, İskenderun Körfezi’ni Çin’in ‘Demir İpek Yolu üzerinden Asya Pasifik ekonomik altyapı sistemine bağladı.Güneydoğu Anadolu Projesi’yle tarımsal endüstri ve bölgedeki su kaynaklarının ihraç edilme potansiyeli İskenderun Körfezi’ni bölgesel ekonomi ve lojistiğin ağırlık merkezi haline getiriyor.
Kıbrıs Adası’nın çevresindeki doğal gaz rezervlerinin 15 trilyon metreküp civarında olmasının bölgeyi hem jeopolitik hem de jeoekonomik bir çekim merkezi haline getirdiğini vurgulayan Gürdeniz’in şu tespiti de ayrıca dikkate değer.Kısaca Doğu Akdeniz 21. yüzyılda Türkiye’nin en ciddi, en öncelikli çekim alanı olacaktır. Zira bu stratejik bölge Türkiye’nin üç alandaki hayati jeopolitik ve ekonomik çıkarlarının kesişme noktasıdır.Atlantik’in Doğu Akdeniz hedefi,Gürdeniz Mavi Vatan krizinin ana nedenini “Doğu Akdeniz diplerinde yatan enerji kaynaklarına sahip olma mücadelesi”, üst aklı ise Avrupa Birliği ve Amerika olarak belirtmektedir. Atlantik sistemin temel hedeflerini şu şekilde açıklıyor.“Başta İran’ı etkisiz kılarak İsrail’in güvenliğine katkı sağlamak, Arap Dünyası’nın bölünmüşlüğünü devam ettirmek, Rusya ile Çin’i çevreleyerek küresel güç mücadelesinde üstün gelmek, enerji arz güvenlik tekelini elde bulundurmak olarak özetlenebilir. Bu süreçte Türkiye önüne engel olarak çıkıyorsa Türkiye de hizaya sokulması veya gerekirse dönüştürülmesi gereken ülkeler listesine alınır.Türkiye’nin Atlantik’e yanıtı ve sınırlılığı Cem Gürdeniz Batının Türkiye’ye yönelik düşmanlığına karşı ülkemizin özellikle 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişiminden sonra bağımsızlıkçı tutumuna dikkat çekiyor. Gürdeniz “Başarılı olsaydı Atlantik sistemin tüm çıkarları karşılanmış olacaktı. Bu safha sonrası hükümet ve devlet birlikteliği ile Atlantik sistemden uzaklaşma süreci başladı” diyor. Dahası Türkiye’nin FETÖ darbe girişimi sonrasında, ulusal çıkarlarının ve Mavi Vatan mücadelesinde Libya’nın ne denli önemli olduğunun farkına vardığını da dile getiriyor. Bu nokta önemli. Çünkü mevcut iktidar döneminde gayrimilli birçok davranışın yanında Türkiye’nin Atlantik sistemden uzaklaşma sürecinin başladığına dikkat çekmek, çelişki gibi görünse de Türkiye’nin vatan ve millet bütünlüğünü savunma mecburiyetini göstermektedir. Bu mecburiyet, Türkiye’nin Atlantik’ten Avrasya’ya doğru makas değiştirmesini beraberinde getiriyor. Değerli amiralimiz de zaten komşu ülkeler yanında Rusya, Çin, Pakistan gibi Asya, hatta İtalya, İspanya gibi Avrupa ülkeleriyle, toplamda Avrasya ile milli çıkarlarımız temelinde ilişki geliştirmemiz gerektiğini belirtiyor.