TÜRKÇE ANLAR, TÜRKÇE DÜŞÜNÜR, TÜRKÇE KONUŞURUZ
Geçenlerde kendi partisi içinde hatırı sayılır siyasinin biri çıktı ve dedi ki “Maalesef bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hasılı bütün düşünmemizi yok etmiştir.” dedi. Peki, dedi de destek buldu mu? Hayır, bu sözleri dedi ve yalnız kaldı. Kendi parti çevresinden bile destek bulamadı. Öyle sanıyorum bu sözleri söylerken dili sürçtü(!) Belki de “Şunu gururla ifade etmem gerekir ki bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hasılı bütün düşünmemizi yüceltmiştir.” demek istedi de bizler yanlış anladık, kim bilir. Bence durum tam da bu… Çünkü aynı kişi tüm ülke olarak büyük coşku içinde Cumhuriyet’in 99. Yılını kutlarken Atatürk’ün sözüne bağlı kalarak “Cumhuriyet’in ilelebet payidar kalacağını.” söyledi. Ne mutlu yanlışını anlayıp, bu sözü söyleyebilene(!) Gündem o kadar hızlı değişime uğruyor ki dün de duyuldu partisinin grup başkanvekilliği görevinden istifa haberi geldi. Belki de asıl neden bu son gelişmeler yüzündendir, kim bilir.
Acaba durum gerçekten öyle miydi? Yani bu kişin ilk önce ortaya attığı düşünce gibi miydi? Doğrusunu söylemek gerekirse Osmanlının o son dönemdeki çok yönlü içler acısı hali Cumhuriyet’in hangi devrimini zorunlu kılmadı ki? O dönemlerde cehaletin hüküm sürdüğü bu topraklarda en çok da dil devrimini…
Peki dil devrimi lügatimizi, dilimizi gerçekten yok mu etti, yoksa iyice sağlamlaştırdı mı? Türkçe konuşan, Türkçe düşünen, Türkçe anlatan biri olarak çok merak ediyorum. Sözde yok edildiği öne sürülen Arap alfabesi bizim mi, kutsalımız mı ki, buradan ne diye sıkıntı duyuluyordu?
Sanki Osmanlının o son dönemlerinde her şey güllük gülistanlıktı da bir tek bizim mi haberimiz yoktu, biz mi yanlış biliyoruz? Damat Ferit, Vahdettin vb. kişiler neler yaptı? Mondros ve Sevr’i kim imzaladı? İşte burada durun!
Genel anlamda algı da bir yere kadar, ortada ülkemiz ve halkımız yararına her ne varsa ortaya konulmuş. Bunu hiç kimse kişisel ya da dar kapsamlı siyasi düşüncesine alet ederek üstelik de yanlış anlatıp kullanamaz. İçindeki birkaç sözcüğe çok sayıda Arapça ve Farsça sözcükler eklenerek uydurulan hatta kimilerince kutsallaştırılan dil beni anlatamaz, kullananlar zaten beni anlayamaz. Tıpkı o dönemde yaptıkları edebiyatına ve müziğine kadar doğrudan yansıyan Anadolu insanından kopuk, onu anlamayan ulema geçinen saray ve çevresi gibi.
İddia edildiği gibi tam tersi yaşanıyordu. Çok yönlü olarak cahil bırakılan toplum dünyadan habersizdi, Avrupa’ya uyarlanması gerekiyordu. Yalnızca alfabede değil, takvimde, saatte, ölçülerde de değişikliğe gidildi de pek çok anlaşılabildi.
Bazı konuların açıklık kazanması, doğru pencereden, mantıklı yaklaşmak gerekiyor. Tüm dillerin kendi dillerindeki uygun işaretleri gibi Arap harfleri bir kutsallık alameti değildir. Allah tarafından vahiyle bire bir gönderilmemiştir. Arap toplumunun tıpkı diğer dillerden olanların kendine göre kullandıkları gibi seslerin yine kendilerince karşılığı olan işaretleridir. 1 Kasım 1928 tarihinde gerçekleştirilen Harf Devrimiyle bizim bir anda düşüncemiz, konuşmamız, anlayışımız, ifade becerimiz değişmedi ki bunca koparılan fırtına da neyin nesiydi? Biz Arap toplumuyla tanışmadan önce kendimize özgü bir kültürümüz yok muydu? Alfabemiz yok muydu?Tümüyle toplumun çıkarı düşünülerek getirilen Latin asıllı günümüz alfabesi bazılarının akla zarar düşüncelerinin tam aksine kolay olanla kendimizi daha kısa zamanda ifade edebilme yetisi kazandırdı. Anlayana, değerini bilene ne mutlu.
Bazı kafaların eski merakını da anlamış değilim. “Eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı.” diye boşuna söylenmemiş. Osmanlı da bizim de bir yere kadar. Sanki Osmanlıya en güçlü zamanında Atatürk son verdi de doğrudan ya da dolaylı öfkenin sonu gelmiyor. Söylemler ilginç. Hele hele bu yönetim şekliyle bir nimet olarak bulundukları yerlere gelenler acaba bunun ne kadar farkındalar? Yahu sen Cumhuriyet sayesinde oralardasın, seçilmişsin, bu demokrasinin sana sunduğu büyük bir fırsattır, nimettir. Saltanat sistemi sürüyor olsa yöneten grubun içinde bulunma şansın hiç yok,bunu anlamak çok mu zor?
Konu uzun, üzerinde durulacak ve belgelerle örnek gösterilecek yanı epeyce fazla. Bizimkisi fazla etliye sütlüye bulaşmadan Aydın havası olsun. İçinde bulunduğumuz Türk Dil Devriminin yıldönümünü içinde bulunduran (1-7 Kasım) hafta kutlu olsun.