Reklam
Reklam
Reklam
Ödemiş Kent Gazetesi

Alev Coşkun’dan Atatürk ve 19 mayıs söyleşisi

Reklam

Ödemiş Belediyesinin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı etkinliği kapsamında, Ödemiş Yıldız Kent Arşivi ve Müzesinde Turizm eski bakanı Ödemişli Yazar Alev Coşkun’un konuşmacı olarak katıldığı etkinlikte Atatürk ve 19 Mayıs konusunun detayları anlatıldı.

“MUSTAFA KEMAL ÖYLE DİYOR” BÜTÜN ÜMİDİM GENÇLİKTEDİR”

Ödemiş Belediye Başkanı Mehmet Eriş Ödemiş Belediyesi tarafından düzenlenen “Atatürk ve 19 Mayıs “ adı altında düzenlenen söyleyişi’de konuşmasında “Mustafa Kemal öyle diyor “Bütün ümidim gençliktedir”. Bütün gençler burada, bayramınız kutlu olsun. Cumhuriyete sahip çıkanlar, geleceği kurmak isteyenler burada, gelecek hafta güzel bir bayram yaşamayı umut ediyoruz. Bugünün anlamı bizim geleceğimize ışık tutmalıdır. Her bölgenin her ülkenin zenginlikleri vardır. İlçemiz olarak biz birçok değere sahibiz ve çok zenginliğimiz var. İlçemiz olarak da bu güzel insanlarla da gurur duyuyoruz onur duyuyoruz iyi ki onlar bizim ülkemizin zenginliği diye de her ortamda bunu mutlulukla dile getiriyoruz. 19 Mayıs önemli bir gün ama onun 6 ay öncesi çok önemli 6 ay önceyi de Mustafa Kemal Şişli’deki evinde yaşamış da onu bugünleri taşıyan da bir kişi olmuş bir yürek olmuş bir kalem olmuş ondan sonrası da 19 Mayıs olmuş. Bizim gençliğimizin Ankara’da okuduğumuz dönemde Bekir başkan da o zaman Ankara’da öğrenciydi. Bakanımız vardı o bakanımız da bizim Kütür Turizm Bakanımız Alev Coşkun’du. O gençliğimizin içinde ayrı bir yeri vardı. Tabii ki ödemiş siyaset olarak da en güzel günlerini siyasete temsilcileri olarak yaşamıştı. Sevgili alev coşkun Allah sağlık uzun ömür versin çünkü daha çok kitaplar yazacak bize çok ışık olacak.19 Mayıs’ın önemini o kitaplardan öğrendik ama daha güzellerini de öğreneceğiz. Onunla her oturduğumuzda her sohbetimizde adeta bir ders, üniversitede ders alıyormuşçasına mutlu oluyoruz” dedi.

“15 MAYIS 1919’DA YUNAN İŞGAL GÜÇLERİNİN İZMİR’E AYAK BASMASIDIR”

Ödemişli eski Turizm Bakanı ve Yazar Alev Coşun 19 Mayıs günü böyle bir toplantı için kendisini böyle bir etkinlikte konuşmacı olarak davet etmelerinden dolayı Ödemiş Belediye  başkanı Mehmet Eriş’e içtenlikle teşekkürlerimi ve minnettarlığını ifade ettiğini belirtti.

Coşkun “19 Mayıs 1919 bugün ama ben söze Ödemiş’ten başlamak istiyorum. Çünkü 19 Mayıs’ı en acı bir şekilde yurtseverlere, milliyetçilere derin bir şekilde kalplerinin yüreklerinin en hassas yerine damgayı basan olay 15 Mayıs 1919’da Yunan işgal güçlerinin İzmir’e ayak basmasıdır. Dikkat edin 16 Mayıs 1919’da büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, İstanbul’dan Samsun’a gitmek üzere hareket ediyor bir gün önce İzmir’e Yunan işgal güçleri ayak basıyor. Mustafa Kemal Samsun’a gitti nutukta diyor ki 19 Mayıs 1919 günü Samsun’a ayak bassın diyor Samsun’da çok az kaldı çünkü Samsun İngiliz gizli servisinin kontrol altında, o kontrol altında fazla bir çalışma yapamayacağını anladı ve Anadolu içlerine doğru yürümeye başladı önce Havza’ya gitti. işte o arada Ödemiş’te bir olay oluyor 10 -15 Mayıs’ta İzmir’e çıkan işgal güçleri 3 gün içinde bütün yarımadayı işgal ediyorlar hemen, yarımada dediğimiz zaman Seferihisar, Urla, Çeşme, Karaburun ardından hemen bir hafta içinde bir koldan yukarıya doğru Bergama’ya doğru Ayvalık’a doğru, bir koldan Torbalı, Bayındır, Ödemiş, Aydın istikametinde işgale devam ediyorlar. Ali Çetinkaya yanındaki 8 -10 bilemediniz 15 askerle beraber bir karşı hareket yapıyor Ali Çetinkaya. İşte diyorlar Ali Çetinkaya karşı çıktı falan ama güneyde Torbalı alıyor, Bayındır’ı alıyor, Tire’yi alıyor Aydın’ı alıyor Bayındır’a trenle işgal güçleri geliyor ama Bayındır’la, Ödemiş arasında 30 km var. Ödemiş’e gelemiyor çünkü Ödemiş’te istihbaratları var, Ödemiş’te bir hareket var.O hareketi yapan siviller çünkü Ödemiş’te asker yok. Yüzbaşı Tahir Bey yanında 10 -15 asker ama siviller yedek subay 15 tane yedek subay genç bunların içinde işte Ali Orhan ilkkurşun, Selim Örsel ondan sonra efendim Şükrü Konuk gibi bunlar harekete geçiyorlar ve mayısın sonuyla haziranın başında ilkkurşun tepesinde savaş oluyor. Bu savaş Ödemiş’in dünya tarihine geçişidir arkadaşlar dünya tarihine geçiyor. Ödemiş eskiden tabii çok işleri var ama bu harekette neden ilk defa Yunan işgal güçlerine karşı sivillerin, halkın katıldığı bir savaş. Gelelim 19 Mayıs’a şimdi 19 Mayıs Türk bağımsızlık savaşının bir dönüm noktası şimdi bu dönüm noktasında 19 mayıstan önce Mustafa Kemal ne yaptı? neden Mustafa Kemal’i Samsun’a gönderdiler? de başka birisini göndermediler? Cumhuriyetçilerin dediği gibi bunu o günün Padişahı Vahdettin mi gönderdi? görev verdi bu konulara kısaca cevaplar vereceğim.”.

“BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI EMPERYALİST DEVLETLERİN BİR PAYLAŞIM SAVAŞIDIR”

“Şimdi birincisi arkadaşlar Birinci Dünya Savaşı emperyalist devletlerin bir paylaşım savaşıdır. Emperyalist devletler o günün emperyalist devleti başta İngiltere onun yanında Fransa onun yanında İtalya Birinci Dünya Savaşı başladı onun yanında henüz Rusya’da Bolşevik ihtilali olmamış, çarlık Rusya’sı ayakta Rusya’da bunlarla beraber. Işte Çanakkale Savaşı başlarken Rusya’da Kars’tan giriyor içeriye 2 taraftan sıkmak istiyorlar ama ne zaman ki 1917’de Sovyet ihtilali oldu Rusya ayrıldı onlardan şimdi bu İngiltere, Fransa, İtalya savaşlar biz Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’nda 4 yıl oradan oraya oradan oraya 8 ayrı cephede savaştık. İşte süreçte çalıştık Çanakkale’de, Kars’ta, Diyarbakır’da, Filistin’de birçok yerde kazandık savaş ama ekim 1918 tarihinde Almanya savaşı kaybettiğini kabul etti. Savaşı kabul edince tabii Türk Osmanlı Devleti de kabul etti ve 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandı. Ege Bölgesi’ndeki limni Adasında, Mondros Limanında yapılan bir anlaşmadır. Bu anlaşma çok sert nitekim anlaşma imzalandı 5 gün sonra İngilizler gittiler ne yaptılar ilk önce gittiler Musul’a hemen şey petrol bölgesini ele geçirdiler. 6 Kasım’da Çanakkale’yi işgal ettiler. O Çanakkale’de 100 binlerce 10 binlerce gencin, Türk askerinin şehit olduğu Çanakkale’de, Çanakkale geçilmez diyerek durdurulan Çanakkale geldiler şakır işgal ettiler. Çünkü Osmanlı Devleti şey olmuş işte o sırada Filistin savaşlarında çalışmış çarpışmış olan Mustafa Kemal’i de İstanbul’a çağırdılar senin artık işin bitti o sırada Adana’daydı senin işin bitti gel dediler. Çok ilginçtir bakın tarihler bazen çok böyle tesadüf 10 Kasım 1918’da Mustafa Kemal Adana’dan trene bindi İstanbul’a geliyor. 13 Kasım 1918 Haydar Paşa Garına geldi. Osmanlı Devleti’nin bir generali Milli Savunma Bakanlığı da Haydarpaşa iskelesine ufak bir askeri motor göndermiş bu motora binecek Mustafa Kemal karşıya geçecek, Karaköy’e geçecek ama motora bilemedi neden çünkü tesadüfe bakın şu tesadüfe bakın çünkü 13 Kasım 1918’de Mustafa Kemal’in Haydarpaşa Limana geldiği saatte ikbal kuvvetlerinin 55 gemiden oluşan savaş gemisinden oluşan filosu İstanbul’a girmek üzere işgal için işgal 13 Kasım 1918’de oluyor. O tarihte tam orada, liman ve deniz trafiğini durdurmuşlar savaş gemileri geliyor Haydar Paşa önünden nereye doğru geliyor? Karaköy’e geliyor, Eminönü’ne geliyor, boğazlara geliyor. Dolmabahçe Sarayının önüne ve mecburen Mustafa Kemal, Haydar Paşa Tren İstasyonunun kenarında çayhane ye oturdu ve büyük bir hüzünle bu merasimi seyretmek zorunda kaldı ve dedi ki “Biz Çanakkale’de bunun için mi savaştık? Yüzbinlerce şehri bunu hiç mi verdik?” 3 saat sonra mecbur oldular artık sefer bitti motora bindi karşıya geçecek tabii motor giderken bu demirlemiş olan savaş gemilerinin arasından geçerek gidiyor Karaköy’e. Işte orada Mustafa Kemal şu cümleyi söyledi “Geldikleri gibi gidecekler” şimdi İstanbul’a geldi. İstanbul’da tam 6 ay kaldı”.

“13 KASIM 1918 İNGİLİZ, FRANSIZ, İTALYA VE YUNANİSTAN’DA VAR İSTANBUL’U İŞGAL ETMİŞLER”

“İngiliz gizli servisi o zaman 33 insanı istemiş yani 3 nitelik var 3 karakter o 3 husustan birisine sahipsen yandın yani hemen seni tevkif ediyor. Birincisi ittihat terakki ya bağlı olmak ittihat terakki malum Birinci Dünya Savaşı’nı açan yani Talat Paşa Cemal Paşa filan onu şimdi bakıyorlar Mustafa Kemal ittihat terakki üyesi ama ittihat terakki de fazla kalmamış kavgalı Talat’la iyi geçirmiş ama yani onların yanlışlık yaptığını bunu İngiliz servisi biliyor ve oradan sınıfı geçti. İkincisi konu Birinci Dünya Savaşı’nda Almanlarla beraber çok yakın olanları kenara itiyor haklı olarak yani şimdi savaş kazanmış adam. e şimdi Mustafa Kemal’e bakıyorlar Almanlarla devamlı kavga etmiş. Mesela Diyarbakır cephesinde Alman General Falkenhayn var rapor yazıyor “Bu adam burada oldukça ben çalışmam” diyor. Yani şimdi oradan da yırtıyor yani üçüncüsü bu tehcir Ermeni olaylarına karışanları da tasfiye ediyorlar ve Mustafa Kemal’e bakıyorlar Ermeni olayına hiç karışmamış ve hiç alakası yok böylece bu unsurları olumlu olarak geçtiği için olumlu bir namzet.

13 Kasım 1918 İngiliz, Fransız, İtalya ve Yunanistan’da var İstanbul’u işgal etmişler. İstanbul’un her tarafını kontrol altına almışlar İstanbul’un sokaklarında İngiliz askerleri dolaşıyor. Yan bakamazsın ya önüne gidemezsin hemen tepkim ediyor içeri atıyorlar. İşte burada demek ki ekim ile Nisan ayı arasında ekim, kasım, aralık, ocak, şubat, mart 5 ay içerisinde Anadolu’da da birtakım hareketler var şimdi Karadeniz Bölgesinde Rumlar var biliyorsunuz yerli Rumlar var. Rumlar artık bu İngiliz işgal nedeniyle onlar havaya girmişler çeteler kurmuşlar, çeteler yerli insanlara, Karadenizlilere saldırıyor. Bu sefer yerli Türkler ’de karşı cephe kuruyorlar bu ufak tefek çatışmalar oluyor. İngiliz diyor ki “Bu Karadeniz’deki çatışmayı durdurun” istemiyor. Türklerin bu çetesini kapatıp bunları çözecek birisini bulun gönderin.

Padişah ve sadrazam düşünüyor taşıyor ne yapalım diye enerjik bir generali gönderelim oraya işte ortaya enerjik general deyince Mustafa Kemal çıktı. Mustafa Kemal onları aslında Damat Ferit’i de o günkü içişleri bakanı da kandırdı. Eğer bu görev verilmeseydi Mustafa Kemal’e kendisi gizlice Anadolu’yu geçecekti bunun birçok belgesi var. Bu belgenin burası çok mühim Ocak 1919’da yani kendisi görevi almadan 4 ay önce Ocak 1919’da kendisi anlatıyor Mustafa Kemal, 1926 yılında Fahri Rıfkı Ata’ya anlattı bunları ben ocak ayında dedi karar vermiştim dedi Anadolu’ya geçmeye dedi ama dedi ocağın 1919’da bir misafir çağırdım eve dedi nerede ev Şişli’deki ev malum misafir çağırdım dedi o misafirin adını dedi size şimdi dedi açıklayayım dedi Albay İsmet Bey dedi. Şimdi Albay İsmet Bey çok önemli çünkü Mustafa Kemal, Filistin cephesinde yedinci ordu komutanı olarak görev yaparken Albay İsmet Bey onun emrinde kolordu komutanıydı çok yakınlar birbirlerine şimdi İsmet’i diyor ki evde yalnız diyor ki “İsmet bana diyor bir Türkiye haritası bulur musun? diyor hemen buluyorlar getiriyorlar. Bir hiçbir sıfat ve yetkim olmadan nereden Anadolu’ya gideyim ve halkı harekete geçireyim” demek ki karar vermiş o zaman İsmet diyor ki karar verdim mi diyor? şimdi diyor onu bırakalım da diyor nereden gideyim diyor sen ne sana göre hangi nerede hangi mıntıka dan hangi bölgeden nereden nasıl gideyim diyor? ondan sonra ben diyor ayağa kalktım diyor sigarayı yaktım salonda diyor dolaşmaya başladım diyor haritaya daldı diyor zaten ismet böyledir diyor çok derin düşünür diyor. İsmet bir anda diyor ayağa kalktı ve demiş ki “Kumandan yollar çok, mıntıkalar çok” demiş. Madem Anadolu’ya geçeceksin herhangi bir mıntıkadan da gidebilirsin herhangi bir yoldan da gidebilirsin demiş. Seçim yapıldı şimdi en kritik noktaya geldik. O da şu Mustafa Kemal dedim ya 16 Mayıs’ta İstanbul’dan hareket etti 29 Nisan günü demek 16 Mayıs 17 -18 gün önce Mustafa Kemal’i Harbiye nazırı Gürcü Şakir Paşa çağırıyor ve diyor ki tekrar ediyorum 29 Nisan 1919 Mustafa Kemal tabii bir Harbiye nazırı yani Harbiye nazırı Milli Savunma Bakanı bir dosya veriyor. Bu dosyayı inceler misin diyor dosya benim biraz önce söylediğim olay İngilizlerin ültimatomu işte gidin orayı düzeltin filan falan bakıyor okuyor buyurun paşam diyor ne emre diyorsunuz diyor? diyor sen buraya gideceksin öyle karar verdik bu çatışmaları engelleyeceksin diyor köpek ediyor yalnız bu mu diyor görevim işte diyor asayişi sağlayacaksın diyor”.

“KURMAY BAŞKANI KAZIM VE MUSTAFA KEMAL AYNI CEPHEDE ÇALIŞMIŞLAR”

Turizm eski bakanı Coşkun konuşmasının devamında “Mustafa Kemal’le şimdiden sonra Harbiye’den sonra genel kurmay subayı olduktan sonra Kazım Bey çok zeki olduğu için Osmanlı Kazım ı Almanya’ya göndermiş. Almanya’da da alman genel kurmay subaylığı da okumuş onun için Almanca biliyor. peki Birinci Dünya Savaşı’nda savaş kim idare etti Osmanlıyla beraber Almanlar şimdi ne şu alman generali Çanakkale’de olsun Filistin cephesinde olsun peki bunu kurmay başladı kim Almanca bildiği için Kazım, birinci görevi Çanakkale Savaşı’nda demek ki Çanakkale Savaşı’na limon Sanders Kurmay Başkanı Kazım ve Mustafa Kemal aynı cephede çalışmışlar Filistin savaşları Filistin savaşlarını Yıldırım ordusu Yıldırım orduları kumandanı kim Kasımpaşa orada çalışan yedinci ordu kumandanı Mustafa Kemal. Kazım Paşa Mustafa Kemal’e hayran.

diyor Harbiye nazırlığına benim için hangi görevleri düşünüyorlarsa onların notu not alın gel ama diyor ben de senden rica ediyorum 2 tane nokta var ben o 2 noktayı sana diyor yazdıracağım diyor şimdi Kazım paşa gitti Harbiye nazırı ile konuştu notları getirdi işte bunlar yazdılar işte o zaman internet yok şeyde yok o eski yazıyla yazılıyor şu andan sonra şimdi diyor ki Birincisi ben diyor bütün Anadolu’daki  askeri birliklerin kovanlarına emir verme hakkına yaz oraya diyor yazalım diyor ki yazım ondan sonra ikincisi diyor valilere emir verme valilerle iletişim kurma yetkisini de koyalım diyor e onu da koyalım diyor 8 Haziran’dan 2 gün önce şöyle bir olay var. Efendim Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan şöyle bir madde var diyor ki İngilizler Mondros’ta Anadolu’daki bugün silahlar toplanacak ve imha edilecek ama askerin elinde bulunan silahta sivillerin elinde bulunan silahta toplanacak ama o silahları kendim ben göreceğim diyor” dedi.

DEÜ ÖĞRETİM ÜYESİ DR. AYSİM DOLGUN ILDIZ SÖYLEŞİDE KONUŞMA GERÇEKLEŞTİRDİ

Ödemişli DEÜ Öğretim Üyesi Dr. Aysim Dolgun Ildız söyleşide konuşma yaptı. Öğretim Üyesi Ildız “Ödemiş doğumlu olmasa da Serra Hanım kırım kökenli dede tarafı biliyorsunuz baba tarafı. Ona rağmen gerçek bir Ödemişli’dir benim için. Biz tanıştık birlikte oyunlar oynuyoruz falan biz böyle büyürken ortaokul yıllarına geldik babalarımız da bizi çok destekliyor aktif olarak yeteneklerimiz doğrultusunda tamam okuldaki başarılarımızı da daha belli bir seviyede tutmaya çalışıyoruz ama kesinlikle bizim yeteneklerimiz doğrultusunda emek harcamanızı disiplinli olmamızı öneriyordu. Büyüklerimiz bize o konuda o şekilde çalışın diyordu ve öyle yönlendiriyordu ve teşvik ediyorlardı. Biz Serra’yla birlikte skeçler onun tiyatroya sözcüklere söz yeteneği çok kuvvetliydi zaten çok zeki bir arkadaşımızdı öyle şeylere yeteneği vardı. Birlikte senaryolar yazar düet şeklinde tiyatrolar yapardık. Ortaokul yıllarımızda o zamanki insanlar bilir şimdiki gençler belki bilmez büyüklerimiz ve bizim jenerasyonumuz bilirler. İşte benim müzik alanına yatkınlığım falan filan çeşitli konserler yapıyoruz babam çok destek oluyor götürüyor İzmir olsun başka şehirler olsun Ödemiş’te olsun 3 buçuk yaş şey 2 buçuk yaşındayken bu 50. yıl marşı çalıyor tekrar dönüyorum oraya ben o marşa aşık oldum. O daha kelimeleri anlamlandıramadığım yaşlar tam olarak fakat müzik kulağı var ya tabii ki doğal olarak böyle yüreğime işledi o marş. Zaten 10. yıl marşını da çok seviyordum öyle ezberleyip söylüyordum sesleri de doğru çıkararak söylemeye çalışıyorum aslında biraz da zor bir marş fakat o kadar derin bir müzik ve arkada armoniler var ki ben onları duyuyorum hep arka planı dinlerdim. O yüzden herhalde besteciliği merak sarma oradan çıkmış tahminimce ve tabii o zaman televizyonlarda tanıtıldığı için işte bestecisi söz yazarı şöyle diyeyim ilk defa bestecilik kavramını orada duyuyorum Necil Kazım Akses ismini. İlkokulda ortaokulda öğretmenlerimiz tarih öğretmenlerimiz zaten çok güzel öğrettiler bizlere o zamanlarda fakat ilk duymuşum bunları ve hayal ediyorum diyorum ki ben de büyüyünce böyle bir müzisyen olabilir miyim besteci olabilir miyim böyle bir eğitim alabilir miyim böyle bir insan benim öğretmenim olabilir mi acaba­ ne güzel olur.

Bir de ben de böyle marşlar besteleri çocuk kalbimle canı gönülden hayal ettim çünkü o Kuvayı Milliye ruhu vardı herhalde içimizde ondan sonra nasip oldu. 17 yaşında liseyi bitirdiğim zaman Necil Kazım Akses hocanız dediler buyurun tanıştıralım Bilkent üniversitesini kazanmıştım tabii ki çok heyecanlandım tabii Necil hocamız da Allah rahmet eylesin zaten Atatürk’le yan yana gelmiş insan Türkiye’deki sanat alanında müzik alanındaki devrimler yapılırken atamızın sözlerini bize aktarıldı. Bir tarih gibi yaşatırdı bize onları hocamız tabii ki teknik konularda da bestecilik orkestraysan her şeyi sıkı çalıştırırdı disiplinliydi. Hocam oldu çok mutlu oldum ben onun öğrencisi olmaktan ve bu duygulardan hep hayalimi gerçekleştirmek istedim işte senfonik besteler yaptık çalışmalarım oldu orkestralar tarafından seslendirilen çeşitli etkinliklerde ama ben hayal ettim ki bir de 100 yıl marşını besteleyen ve 3 yıl önce hemen Serrayı aradım dedim o arada da zaten Alev Coşkun’un kitaplarını okuyoruz. Babalarımız da okuyordu zaten annelerimiz de Serra da araştırmacı bir tarih romanı yazan insan olduğu için aynı şekilde belgelere dayanarak yazıyor biliyorsunuz. Ben de keyifle okuyorum ve çok keyifli bir dille anlatıyor yazdıklarını 3 yıl önce Kuvayı Milliye ruhunu anlatan Kıvılcımla Alev Kitabı çıktı onu okudum. Arkasından Gördesli Makbule ve Demirci Akıncıları çıktı. Kuvayı Milliye ruhunun bir kıvılcımı olan Ödemiş işte ilk kez böyle bir etkinlikte tanıtımını yapmış oluyoruz diye daha da büyük bir gurur duyuyoruz” dedi.

ÖYKAM’da gerçekleşen Atatürk ve 19 Mayıs söyleşisi sonrası Turizm Eski Bakanı Alev Coşkun için oluşturulan Anı Odasının açılışı gerçekleştirildi.

Haber : Turgay Konuralp

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ