Ödemişli öğrencilere hat sanatı sunumu ve uygulamalı yapılışı gösterildi
Ödemiş Şehit Yasin Naci Ağaroğlu Ortaokulunda Din Eğitimi Genel Müdürlüğü SADÂ Kültür Sanat
Edebiyat Programı ve Ödemiş Kaymakamlığının “Yarınlara İz Bırak “projesi kapsamında, Ödemişli
Prof. Dr.Bilal Sezer tarafından Hat sanatı sunum ve uygulama etkinliği düzenlendi.
OKUL MÜDÜRÜ GÖÇEN “BUGÜN İSLAM SANATININ EN GÜZEL ÖRNEKLERİNDEN HAT SANATINI
ÜSTADINDAN DİNLEDİK VE UYGULAMASINI CANLI OLARAK GÖRDÜK”
Hat sunumu öncesi söz alan Ödemiş Şehit Yasin Naci Ağaroğlu Ortaokulu Müdürü Ramazan Göçen
açış konuşmasında “Bugün İslam sanatının en güzel örneklerinden hat sanatını üstadından dinledik ve
uygulamasını canlı olarak gördük. İmam hatip okullarında Kuran-ı Kerim olmazsa olmaz
derslerimizden biri olduğu gibi, biz neye iman ederiz? Allah’ın bize indirdiği Kuran-ı Kerim’e ve
bildirdiklerine. Onları okumadan anlamadan nasıl yaşayacağız? Okuyacağız, seveceğiz gözümüze
gönlümüze hoş gelmeli bunu kimler yapar? Kuran-ı Kerim hattatlar yani hattat Kuran-ı kerimi bize
sevdiren kişiler hattatlar. Onlar olmasaydı Kuran-ı bu kadar güzel sevemezdik. Mekke’de indi, Mısır’da
okundu Türkiye’de yazıldı bu dünya coğrafyasında bilinen bir gerçek. Hat kurslarının açılması gerekir
çok güzel yazamasak ta bunu bilmemiz tanımamız gerekiyor. “dedi.
ÖDEMİŞLİ HAT SANATÇISI PROF. DR BİLAL SEZER “ GELENEKSEL SANATLAR, ASLINDA BUNU İSLAM
SANATLARI DEMEK DAHA DOĞRU ÇÜNKÜ HER DİN KENDİ SANATINI OLUŞTURUR.”
Ödemişli Hat sanatçısı Prof. Dr. Bilal Sezer konuşmasında “Benim öz geçmişimi okurlarken
arkadaşımız dedi ki Hasan Çelebi’den icazetnamesini almıştır dedi. İcazetname kişinin ilmî alanda
hangi tür bilgilere sahip olduğunu, öğrenim seviyesini, yeterliliğini ve bu alandaki yeteneğini gösteren
tahsil belgesi, aynı zamanda sahip olduğu bu kazanımları öğrencilerine aktarabileceğini ifade eden
öğretme ruhsatıdır. Geleneksel sanatlar, aslında bunu islam sanatları demek daha doğru çünkü her
din kendi sanatını oluşturur. Örneklendirmek gerekirse Roma sanatını baktığımızda genelde heykel
vardır. Çünkü bunların dinleri doğal tanrıçası, yer tanrıçası, su tanrıçası bu da heykel sanatının
gelişimini sebep olmuş. Peki bizim sanatımız islam sanatı, daha çok islamiyetin gelişinden sonra bir
motivasyon olmuş. Dinimizin ilk emri ‘oku’ onun için yazı sanatı hızlı bir şeklide gelişmiş. Biz bunlara
islam sanatı diyoruz bunun içinde hat sanatı var, Tezhip, Ebru Sanatı, Minyatür Sanatı, Çini Sanatı,
Katı’ Sanatı, Bilimsel Bitki Çizimi ve Ressamlığı, Cilt Sanatı bunlar islam sanatıdır. Ebru, kitreyle
yoğunlaştırılmış su üstünde, özel hazırlanmış boyalarla oluşturulan desenlerin kâğıt üzerine
geçirilmesi yoluyla yapılan bir süsleme sanatıdır. Tasarımlar ve efektler, çiçek, yaprak, tezhip, kafes işi,
cami ve hilal desenleri içermektedir ve çoğunlukla geleneksel kitapçılık sanatında süsleme için
kullanılmaktadır. Ebru sanatının ne zaman ve hangi ülkede ortaya çıktığı bilinmemekle birlikte, Doğu
ülkelerine özgü bir süsleme sanatı olduğundan şüphe yoktur. Birkaç Farsça kaynak ilk olarak
Hindistan’da ortaya çıktığını ve Hindistan’dan İran’a, oradan da Osmanlı’ya taşındığını bildirmektedir.
Diğer kaynaklara göre ebru sanatı Türkistan’ın (günümüz Özbekistan) Buhara şehrinde ortaya çıkmış
ve İran üzerinden Osmanlı’ya ulaşmıştır. Batıda ebru “Türk Kağıdı” ya da “mermer kâğıdı” olarak
adlandırılmaktadır.
Ahşap işleme sanatı Selçuklular döneminde Anadolu’da gelişmiş ve kendine has bir üslup
oluşturmuştur. Ahşap işçiliğinde uzman olan Selçuklular genellikle camilerde ve kapı ve pencere
kanatlarında ahşap kullanırdı. Tasarımları ağırlıklı olarak bitkisel geometrik motifler (yıldız şekilleri) ve
hat içeriyordu. Figürler nadiren yer alırdı. Selçuklu ahşap işleme teknikleri arasında oyma, kündekari,
kalemişi ve oyma tekniği bulunmaktadır.Osmanlının ahşap ürünleri oldukça sadeydi. Sehpa, kavukluk,
yazı takımı, çekmece, sandık, kaşık, taht, rahle, Kuran muhafazası gibi kullanım eşyası, pencere, dolap
kapağı, kiriş, konsol, sütun başlığı, tavan, mihrap, minber, sanduka gibi mimari öğelerde
uygulanmıştır.
Türkçe’de “tezhip” geleneksel bir süsleme sanatıdır. Tezhip; Arapça’da “altınlama”, “yaldızlama”,
“bezeme” anlamlarına gelmektedir. Tezhip Sanatı; altın ve çeşitli boyalarla yapılmaktadır. Daha çok el
yazmalarında ve hat metinlerin kenarlarında kullanılmaktadır.
Tezhip sanatı Doğu’da olduğu gibi Batı’da da yaygın olarak uygulanmıştır. Orta Çağ’da çoğunlukla dini
metinleri ve dua kitaplarını süslemek için kullanılmıştır. Bununla birlikte, yavaş yavaş, tasvirli
illüstrasyonlar daha popüler hale gelmiş ve tezhip dini metinlerin başında dekore edilmiş büyük
harflerle sınırlı kalmıştır. Dedi.
PROF. DR. SEZER “ TÜRKLERDE TEZBİHİN TARIİHİ ÇOK ESKİ YILLARA UZANIYOR “
Prof. Dr. Sezer “Türklerde tezhibin tarihi 9. yüzyıla dayanmaktadır. Selçuklularla Anadolu’ya gelen
tezhip sanatı, Osmanlı döneminde zirveye ulaşmıştır. 18. yüzyılda klasik motiflerin yerini sade
süslemeler almaya başlayınca Osmanlı tezhip sanatı solmaya başlamıştır. 19. yüzyılda sanatın hemen
her alanında görülebilen Batı etkisi, tezhip sanatında da varlığını hissettirmeye başlamıştır.
Hat sanatı, Arap harflerin gelişmesiyle 6. ve 10. yüzyıllar arasında uzun bir süre sarfında ortaya
çıkmıştır. İslam hat sanatının temel altı tür yazısının yanı sıra Türkler, Persler tarafından keşfedilen
”talik” tarzından yeni bir tarz geliştirdiler. Türk hat sanatı 19. ve 20. yüzyıllarda da gelişmeye devam
etmiştir. Ancak 1928’de Latin alfabesinin benimsenmesiyle popüler bir sanat biçimi olmaktan çıkmış
ve zamanla özel okullarda ve kurumlarda öğretilen geleneksel bir sanat haline gelmiştir.
Minyatür hem Doğu hem de Batı dünyasında uzun bir geçmişe sahip bir sanat tarzıdır. Ancak aslında
bir Doğu sanatı olduğunu ve zamanla Batıya ulaştığını söyleyenler de var. Doğu ve Batı minyatür
sanatının benzer birçok yönü olsa da renk, biçim ve konu açısından farklılıklar gözlemlenmektedir.
Kitapları süslemek için kullanıldığından, ölçek küçük tutulmuştur.
Selçuklu döneminde minyatür resme büyük önem verildi. Osmanlı döneminde ise Selçuklu ve Pers
etkisi 18. yüzyıla kadar devam etmiştir. O dönemin en tanınmış minyatür sanatçıları Mustafa Çelebi,
Selimiyeli Reşid, Süleyman Çelebi ve Levni’dir. Bunlar arasında Levni, Türk minyatür sanatında bir
dönüm noktasıdır. Levnî, geleneksel anlayışın dışına çıkmış ve kendine özgü bir biçim geliştirmiştir.
- yüzyılın yenileşme hareketlerinin etkisiyle Batı sanatı, Osmanlı topraklarındaki minyatür resim
sanatını da etkilemeye başlamıştır.
Türkiye’de minyatür resim sanatı eskiden “nakış” ya da “tasvir” olarak adlandırılırdı. Bu sanatı icra
eden kişi “nakkaş” veya “musavvir” olarak bilinirdi. Minyatür çalışmaları genellikle kağıt, fildişi ve
benzeri malzemelere uygulanmıştır. Zamanla minyatür sanatı, çağdaş sanata yol vermeye başladı.
Anadolu medeniyetlerinin geride bıraktığı cam sanatının seçkin örnekleri günümüzdeki camın tarihini
aydınlatmaktadır. Selçuklular döneminde çeşitli şekil ve biçimlerde vitraylar geliştirilmiştir. Anadolu
Selçuklu cam üretimiyle ilgili en önemli buluntu yaldızlı amber renginde, altı düz bir tabaktır.
Kubadabad Sarayı’ndan bir başka cam buluntu örneği ise alçı şebekeleriyle gömülü halde bulunan
kenarları kıvrımlı pencere camlarıdır.
Konstantinopolis’in alınmasından sonra, şehir cam işçiliğinin merkezi haline gelmiştir. Çeşm-i Bülbül
ve Beykoz teknikleri günümüze kadar gelen Osmanlı tekniklerinden ikisidir. Bu teknikler kullanılarak
gaz lambası, lale vazosu, şeker kasesi, vitray panel ve kadeh gibi aksesuarlar ve eserler yapılmıştır.
Camdan üretilmiş ilk boncuk ürünler, İzmir’in Görece köyünde üretilen nazar boncukları olmuştur.
Günümüzde nazar boncukları Anadolu’nun her köşesinde görülmektedir. Bu tür boncuklar sayesinde
tüm canlı ve cansız her şeyin nazardan korunabileceğine inanılmaktadır. Bu boncukların, nazar
değdirebilecek kötü niyetli bakışları başka bir yere yönlendirdiğine inanılmaktadır. Bu nedenle nazarı
savacak bu tılsımlar, herkesin kolayca görebileceği yerlere konur.
Mimari ile birlikte gelişen çini yapma sanatı Selçuklular ile birlikte Anadolu’ya girmiştir. Selçuklu
minare ve türbelerinde kullanılan sırlı çinilerin ana rengi turkuazdır. 13. yüzyılın ilk yarısından sonra
patlıcan moru ve kobalt mavisi de bulunmaktadır. Selçuklular döneminde genellikle duvarlarda düz
çini plakalar, yazıtlar için kabartma çiniler kullanılmıştır. Tonoz ve kubbe gibi kavisli yüzeyler, ana
renkleri turkuaz, koyu mavi, mor ve beyaz olan çini mozaiklerle kaplanırdı.14. yüzyılın ortalarından - yüzyılın sonuna kadar ana çini üretim merkezi İznik’tir. 14. yüzyılın ortalarından 15. yüzyılın
ortalarına kadar İznik ve çevresinde “kırmızı hamurlu” çiniler üretildi.”Dedi.
ÖDEMİŞLİ PROF. DR. BİLAL SEZER KİMDİR ?
ÖZGEÇMİŞ
1969 yılında İzmir’in Ödemiş İlçesinde doğdu. İlkokulu köyünde, orta ve lise öğrenimini Ödemiş
İmam Hatip Lisesi’nde tamamladı. 1989 yılında girdiği Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden
1994 yılında lisans eğitimini tamamlayarak mezun oldu ve aynı üniversitede yüksek lisansa başladı.
Eylül 1995 yılında Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sanatları
Bölümü’nde Araştırma Görevlisi olarak göreve başladı. 1996 yılında Atatürk Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü’nde Yüksek Lisans çalışmasına tamamladı ve aynı yıl doktoraya başladı. 2000 yılında
Hasan Çelebi’den sülüs-nesih yazılarından icâzet aldı. 2001 yılında IRCICA’nın düzenlediği uluslararası
hat yarışmasında celi sülüs dalında mansiyon aldı. 2004 yılında doktora çalışmasını tamamladı. Ocak
2006 tarihinde Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü’ne
Yardımcı Doçent olarak atandı.19 Nisan 2010 tarihinde Geleneksel Sanatlar alanında Doçent oldu.
12.01.2011 ile 19.07.2012 tarihleri arasında DEÜ İlahiyat Fakültesi’nde görev yaptı. 20.07.2012 tarihi
itibari ile Uşak Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sanatları Bölümüne atandı.
07.09.2015 tarihinde Profesör oldu. Uşak Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanlık görevinde
bulundu. Halen Geleneksel Türk Sanatları Bölüm Başkanlığı görevini sürdürmektedir.
Yapılan etkinliğe Ödemiş İlçe Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Ahmet Turan Yüzük,Ödemiş Belediyesi
adına Bihter Aka ve Okulun Öğrencileri ve Öğretmenleri yapılan etkinliğe katılım sağladılar.
Özel Haber : Turgay Konuralp