“BİRGİ KALESİ NEREDE BİLEN VAR MI?”
Tarihi bir şehir, bir beylik merkezi, Osmanlı dönemi âlimler kenti Birgi. Bu köklü geçmişini yansıtan iyi korunmuş mimari dokusuyla her geçen gün artan bir ilgiye sahne oluyor; turizmden giderek daha fazla pay almaya başlıyor. Camileri, medreseleri, hamamları, konutları ve daracık sokaklarıyla ziyaretçilere yıllar öncesinden lezzetler sunan bu kadim kentin en önemli özelliği ise bugün hemen hiç algılanamayan surları. Evet hep okuyor ve duyuyoruz Birgi’nin bir kalesi olduğunu, ama gezip tozan meraklılar ve hatta yerli halktan birçokları da farkında değil bu zenginliğin, ne yazık ki.
Bizanslılar döneminde Pyrgion adını taşıyordu Birgi. Yunanca pyrgos yani kale/sur (burgaz) anlamına gelen bir kelimeden alıyordu adını ve gerçekten güçlü bir sur sistemiyle korunma altına alınmıştı. Batıdan ve doğudan Birgi ve Tabakhane dereleri ile sınırlanan kale, kenti 1671’de gezen Evliya Çelebi’nin ağzıyla: Bozdağ’ın dibinde, balıksırtı gibi bir bayır üzerindedir ve içinde 400 ev vardır. Yaklaşık 6 hektarlık bir alanı çevreleyen surlar, kuzey-güney doğrultusunda 400 m, doğu-batı doğrultusunda 150 m boyutlarında. Kaba taşlardan horasan harç kullanılarak örülmüş ve yuvarlak planlı kulelerle desteklenmiş duvarların yüksekliği zaman zaman 9-10 m’yi buluyor. Bu büyük kale olasılıkla Bizanslılar’ın Miryakefalon Savaşı’nda (1176) Türkler’e karşı ağır bir yenilgi alması sonrasında Türk obalarının Batı Anadolu’ya girmeye başlaması üzerine biraz da aceleyle inşa edilmiş olmalı. Kaleyle birlikte Birgi de önem kazanmış ve 1193-1199 yılları arasında, bölgedeki tüm kiliselerin bağlı olduğu bir metropolitlik merkezi haline gelmişti. Yaklaşık bir yüzyıl sonra, 1307 tarihinde Türkler’in eline geçti. Bu tür Bizans kalelerinin daha küçük boyutlu benzerleri bölgemizde Kiraz/Asarkale, Beydağ, Balabanlı ve Günlüce’de de bulunmaktadır. Birgi kalesi Aydınoğlu Beyliği ve Osmanlı döneminde de kullanılmıştı. 17. yüzyılın son çeyreğinde, devlete başkaldıran Birgili Celali Cennetkarıoğlu’nun ayaklanması sonrasında kalenin özellikle batıya, Birgi Çayı’na bakan beden kısmı büyük çapta yıktırılmıştı. Zamanla yapılaşma ve bitki örtüsüyle büyük çapta yok edilip unutuldu o muhteşem surlar. Öyle ki, 1835’te Birgi’yi ziyaret eden Fransız arkeolog ve gezgini Charles Texier kale/sur anlamına gelen adına karşılık kentte hiçbir sur izi olmadığını yazar. O gün bugündür unutulmuştur bu büyük kale.
Üzüntüyle belirtmeliyim ki günümüzde durum hiç de iç açıcı değil. Birgi’ye büyük bir değer kazandıracak surları görebilmek neredeyse olanaksız. Buna karşılık tahribat her geçen gün giderek artıyor; 1990’lı yıllardan bu yana yok edilen duvarlar ürkütücü boyutlarda. Bugün surun özellikle Belediye içme suyu tesislerinin gerisinde yükselen güney yüzü ve doğu surlarının güney bölümü, yükseklikleri 8-10 m’yi bulacak şekilde ayakta kalmış; kuzey suru da kısmen de olsa korunuyor. Doğu surunun yuvarlak kulelerinden biri Aydınoğlu Mehmed Bey Camii’nin güneybatısındaki eski bir konağın altında hala sapasağlam ayakta.
Artık Birgi’nin surlarla çevrili bir kale olduğu bağlamında farkındalık yaratacak bazı etkinliklerin yapılması gerekiyor. Bu iş için Ödemiş Belediyesi ile Müze Müdürlüğü’nün ortaklaşa bir çalışma içine girmesi gerekli. Belediye Başkanlığı’nın destekleriyle Ödemiş Müzesi Müdürlüğü tarafından yapılacak bir temizlik kazısı sonrasında Birgi Kalesi surları kısmen de olsa ortaya çıkarılabilir. Daha sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yaptırtılacak bir restorasyonla ihtişamlı kalenin hiç olmazsa bazı bölümleri ayağa kaldırılabilir. Yeter ki inanıp isteyelim.