SPOR VE GEÇMİŞİ
Ülkemizde ve dünya genelinde sporun tarihçesi ve uzantılarına baktığımızda, Spor’un tarihçesi çok eski tarihe doğru uzanmaktadır. Peki Spor ülkemizde ve dünya ülkelerinde nasıl bu duruma geldi. Bu konuda günün getirdiği bir çok teknolojik imkanlardan yola çıkılarak spor geliştikçe gelişti. Ve ortaya ise spor dallarının çoğalması da, gündeme geldi.
Ancak şunu da açık olarak ifade etmek istiyorum. Spor dallarında gelişen teknoloji ile birlikte, spor dallarının branşları da son derece hızlı bir şekilde artmıştır.
Günün getirdiği teknolojik imkanlarla insanlarımız çok daha güzel bir ortamda ilgi duyduğu spor dallarına yönelmiştir. Spor tarihinin ilk izini antik Yunanlara kadar sürebiliriz. Antik Yunan heykellerini incelediğimizde, o tarihlerde sağlıklı ve atletik bir vücut yapısına ne denli hayranlık duyulduğunu görebiliriz. Öyle ki, bu toplum resmi törenlerinin yanı sıra cenazelerde bile çeşitli yarışlara yer veriyordu ve bu tutku, kısa süre içerisinde evrilerek milattan önce 776 yılında Olimpik oyunlara dönüştü. Başlangıçta tek günlük bir atletik buluşmayla sınırlı olan ve dört senede bir gerçekleşen bu etkinlik, tüm stadyumu çevreleyen bir koşu müsabakasından oluşuyordu. Zamanla çeşitli disiplinler de etkinliğe dahil olarak olimpiyatların kapsamı genişledi. Bu disiplinler arasında disk atma, cirit atma, uzun atlama, boks, güreş, at arabası ile gerçekleşen yarışlar ve Pentatlon bulunuyordu. Kazananlarsa zaferin basit bir işareti olarak başlarına zeytin dalından oluşan bir çelenk takıyordu. Esasında o zamanlar olimpiyatlar, tapınağı Olympia’da bulunan Yunan Tanrısı Zeus’u onurlandırmak adına gerçekleştirilen dini bir festivaldi.
Viktoryen döneme geldiğimizdeyse, sporun endüstriyel kapitalizm ve sınıf eşitliği bağlamında gelişim gösterdiğini görebiliriz. Bu dönemde spor, orta sınıfın hakimiyet kurduğu bir alandı ve teknoloji, devlet okulları ve yönetim organları çerçevesinde gelişme göstermeye başladı. Amatör ve profesyonel sporun birbirinden ayrı disiplinler haline gelmesi de bu döneme rastlıyordu. Dünya savaşları esnasındaysa spora katılım, toplumun tüm sınıflarını da kapsayacak şekilde düzenli bir şekilde artmaya devam etti. 1930’larda futbol en popüler spor disiplini haline geldi ve özellikle seyirciyle gerçekleştirilen spor müsabakalarında ticarileşme git gide arttı.
Sporun insanlığın uyumlu gelişiminde ve barışın inşasında önemli bir rolü olduğuna inanılıyor ve gelişmekte olan ülkelerde sporun gelişimi adına fırsatlar yaratılarak bir umut ışığı ile birlikte dostluk hissi yaratılmaya çalışılıyor. Bunun yanı sıra savaştan kaçarak ülkelerini terk etmek zorunda kalan göçmenlere sporun tedavi edici gücü ulaştırılmaya çalışılıyor. Çünkü her çocuğun ve insanın spor yapmaya hakkı olduğuna inanılıyor.