DEĞERLERİYLE BİRGİ
Eğimli bir arazide bulunan Birgi’de sokaklar manzaradan en fazla yararlanacak şekilde yönlendirilmiştir. Pek çok eski Anadolu kentinin genel özelliklerimi gösteren yerleşim dokusuna ayrık düzen ve 3-4 evlik sıraların oluşturduğu yanaşık düzen hâkim olmakla birlikte, arada sırt sırta veren evler de mevcuttur.
Çoğunluğu iki katlı ve avlulu olan evler, genelde parsellerin sokak kenarına ya da köşelere yerleştirilmiş ve böylece bahçelerin bölünmeden, olabildiğince büyük kalması sağlanmıştır. Bu sayede evlerin gerisinde, yapı adalarının ortasında ya da bir tarafında müstakil bahçelerden oluşan yeşil alanlar ise dokuya ayrı bir canlılık kazandırmaktadır.
Taş kaplamalı dar sokakları, evlerin alt kat duvarları ile yüksek avlu ve bahçe duvarları sınırlamaktadır.Aydınoğlu Beyliği’nin başkentliğini yapmış Birgi’de, Ödemiş Kaymakamlığı öncülüğünde başlatılan çalışmalar kapsamında “Birgi El Sanatları Evi” projesi hayata geçirilmiştir.
Her bir ayrıntısı sanatsal dokunuşlarla tasarlanan “Birgi El Sanatları Evi” projesinde ilk hedeflenen, geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan, Türkiye Dokuma Atlasında da yer bulan “Ödemiş İpekli Dokumasını” canlandırmak ve tanıtmaktır. Bu maksatla “Koza Hayat Bulsun” projesi geliştirilerek geleneksel ipekli dokuma tezgâhlar çalışır hale getirilmiş ve İpek El Dokumacılığı kursları başlatılmıştır. El dokuma tezgâhlarında dokunan ipek ve pamuklu kumaşlardan, Ödemiş Halk Eğitim Merkezi tarafından açılan kurslarda çok çeşitli giyim ve ev tekstili ürünleri üretilmektedir.
“Birgi El Sanatları Evi”, üretilen bütün ürünlerin sergilenmesi ve tarihi yerleşim yeri Birgi’yi ziyarete gelen misafirlere tanıtılması ihtiyacına yönelik planlanmıştır. Kursiyerlerin ürettiği el emeği göz nuru ürünlerin değerlendirilmesi ve kursiyerlere ekonomik olarak bir katkı sağlaması adına güzel bir projeye imza atılmıştır
Birgi’nin Sarı Bey Mahallesi’nde Karaoğlu Mustafa Efendi tarafından 18.yüzyılın sonlarında, dikdörtgen planlı olarak duvarları moloz taş ile tuğla kırıkları örgülü ve üzeri kubbeyle örtülü biçimde inşa ettirilen Karaoğlu Camii’nin mermerden yapılan vaaz kürsüsü eşsiz güzelliktedir. Camiyle aynı dönemde yapılan ve yapının tamamlayıcı öğeleri arasında yer alan minber ve vaaz kürsüsü döneminin süsleme anlayışını yansıtmaktadır. İlk kez bu çalışmada, detaylı olarak tanıtılan vaaz kürsüsü, iç mekânın doğu duvarının güney ucuna doğru gelecek şekilde duvara sabitlenmiştir. Vaaz kürsüsüne istiridye kabuğu formu, meyve tabağı, perde motifi, selvi ağacı ile S ve C kıvrımlarından oluşan Batılılaşma dönemi süsleme unsurları birlikte işlenmiştir. Bu süslemelerin tamamının vaaz kürsüsünde görüldüğü ender örneklerden biri olarak Türk-İslam Sanatı’ndaki vaaz kürsüleri arasında farklı süsleme anlayışıyla ayrıcalıklı bir yere sahip olduğu tespit edilmiştir. Bu vaaz kürsüsü, Birgi’deki Batılılaşma dönemi süsleme repertuarının en belirgin örneklerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Karaoğlu Camii’nin vaaz kürsüsündeki Batılılaşma döneminin süsleme repertuarı, hem İstanbul’da genellikle dönemin çeşme, sebil, mezar taşı gibi çeşitli eserlerinde, hem de İstanbul dışındaki örneklerinde görülen uygulamalarıyla benzer üslupta işlenmiştir.O, Pyrgion (Birgi) Kralının kızıydı. Üstelik alımlı, çalımlı güzel bir kızdı da. Ama ne var ki yaramaz mı yaramaz, hareketlimi hareketliydi. Yerinde duramazdı hiç.
Öykümüz 1307 yılına ilişkindir. Tam bu zamanda atlı ve silahlı bir Türkmen Alayının başında Germiyan Beyi Yakup bin Alişir-in Subaşısı Aydınoğlu Mehmet Bey, Bizans İmparatoru yönetimindeki Pyrgion (Birgi) Kentini kuşatmış. Kentin surlarına çıkan kralın güzel kızı Türkmenlerin başındaki yakışıklı Mehmet Beyi görünce ona âşık olmuş. Kralın kızı Mehmet Bey’e mektup göndermiş. Mektuplar ikisinin arasında gidip gelmiş. Kralın kızı durulmuş ve aşkı uğruna hemen müslüman olmuş. Mehmet Beye son gönderdiği mektubunda Birgi Kalesinin en zayıf kapısını ele vermiş. Mehmet Bey Türkmenleri ile bu kapıdan yüklenerek kente girmeyi ve ele geçirmeyi başarmış. Kentte yaşayan papaz ve adamları kızın yaptığının geç de olsa farkına varmışlar. Kemer yaylası yolundan kaçmadan önce krallarının kızını bulup, kilisenin duvarından aşağıya atmışlar. Kızın ayaklarındaki takunyaların mermere değdiği yere izleri çıkmış ve ölmüş. Mehmet Bey ise kente girince müslüman olmuş kral kızının sıcak cesedini buldurmuş ve onu Müslüman törelerine göre gömdürmüş. Mezar taşına da “Merhume, Mahsuma, mağfure, saide, şehide” yazdırmış. Bu mezar ve takunya izli taş bugün Birgi’de Aydınoğulları Türbesinin giriş kapısının sağ yanında bulunmaktadır.
Birgi’nin simge yapılarından biri olan Mehmet Bey Türbesi, Ulu Caminin batısında yer almaktadır. Evliya Çelebi’nin “… Camiinin sağ yan kapısı önündeki nurlu kubbenin içinde hayır sahibi meftundur. Bütün duvarları ham mermer ile yapılmış, başka taş değildir. Kubbesi kurşun ile örtülüdür” şeklinde tanımladığı yapı Aydınoğlu Mehmet Bey tarafından 1334 yılında inşa ettirilmiştir. Kubbeyle örtülü kare planlı yapının duvarları devşirme mermer bloklarla, kubbesi ise tuğlalarla kaplanmıştır. Kubbe sekizgen bir kasnak üzerine oturmaktadır. Mermer kaplamaların kullanıldığı, hafif sivri kemerli kapı açıklığı ile türbeye girilir.
Kabir taşlarında herhangi bir tarih yer almayıp, yalnızca kişilerin adları yazılıdır. Türbenin içinde Aydınoğlu Mehmet Bey ile oğulları Bahadır Bey, İsa Bey ve Umur Bey’in kabirleri bulunmaktadır.