Reklam
Reklam
Reklam
Ödemiş Kent Gazetesi

SEVAL KONURALP

SEVAL KONURALP

Ülkemizde ve dünyada tarımsal üretimde önemi gittikçe artan bitkisel üretimde tıbbi ve aromatik bitkilerin yetiştiriciliğini konusunda farkındalık oluşturmaktır. Bunlara ek olarak, ülkemizde ticareti yoğun yapılan tıbbi ve aromatik bitkilerin üretim teknikleri hakkında temel düzeyde bilgi, beceri ve stratejileri öğretmeyi amaçlamaktadır.

Bitkilerin tedavi amacıyla kullanılması insanlık tarihi kadar eski olduğu, antik kentlerin ve kalıntıların incelenmesiyle gözler önüne seriliyor. Hakkari’nin hemen güneyinde Kuzey Irak’ta Şanidar Mağarasında 1957 yılında yapılan kazılarda bulunan ve bir Şamana ait olduğu düşünülen mezarda; civanperçemi, kanarya otu, gül hatmi, peygamber çiçeği, ebegümeci ve deniz üzümü gibi bitki türlerinin bulunduğu tespit edilmiştir. Günümüzden 60 bin yıl öncesine ait mezarda bulunanlar “şimdilik” bitki insan ilişkisinin başlangıcına ait ilk veri olarak kabul edilmektedir.

Ölülerini gömmeye başlayan bir toplumda, ölen kişinin tekrar yaşama döndüğün de kullanacağı düşüncesiyle mezara konulduğu tahmin edilen bu bitkilerin, yenenler ve şifalı olanlar diye ayrılmaya başlandığının da bir göstergesi olabileceği düşünülmektedir.Tarihte bilinen en eski reçete kalıplarından biri Hititlere aittir.Eski Mısır dönemine ait tıbbi papirusların bulunması Mısır tıbbı ve ilaçları hakkındaki bilgileri genişletmiştir. İlaçlar ve tedavi ile ilgili papirusların en önemlisi İ.Ö. 1550 yıllarında yazıldığı tahmin edilen EbersPapirusudur. Bu papirüs Teb’de EL Assassaif’in mezarında bir mumyanın bacakları arasında bulunmuştur. 77 bitkisel, hayvansal ve madensel drog ve 800 den fazla reçete taşımaktadır. Reçetelerde en çok Acımarul, dağsoğanı, ardıç meyvası, banotu, çiğdem, hardal, hintyağı, incir, centiyane, keten tohumu, kişniş, mürver, nar kabuğu, pelinotu, sakız, sarısabır, soğan, tarçın, terementi ve üzümün adı geçmektedir.Tıbbi bitkiler ile ilgili ilk yazılı kaynakların Sümerlere ve Çinlilere ait olduğu araştırmacılar tarafından belirtilmektedir. Sümerlere ait olanı tabletler şeklinde M.Ö. 4000 yılına, Çinlilere ait olanı da M.Ö. 3700 yıllarına denk geldiği belirtilmektedir.Mezopotamya uygarlığı döneminde kullanılan bitkisel drog miktarının 250 civarında olduğu ve bu döneme ait tabletlerdeki reçetelerde adamotu, banotu, çöpleme, eğir kökü, haşhaş, hardal, kekik, kitre, meşe mazısı, nane, nar kabuğu, rezene, safran, terementine rastlandığı görülmektedir.Grekler döneminde 600 kadar, Arap Fas uygarlığı döneminde de 4.000 kadar tıbbi bitki kullanıldığı tahmin edilmektedir.Asya ile Avrupa arasında bir köprü görevi üstlenen, göç ve ticaret yollarının önemli halkası olan Anadolu; yüz yıllardır bitkisel ilaç ve baharat ticaretinde önemli rol oynamıştır.

İnsanlar başlangıçta kendi yörelerinde yetişen bitkileri tedavide kullanırlarken, ticaretin gelişmesine bağlı olarak zamanla, diğer ülkelerde kullanılan bitkiler de tedavide kullanılmaya başlamıştır.Romalıların adaçayını kutsal saydıkları ve adaçayı toplama işini son derece önemseyerek bunu özel bir tören eşliğinde yaptıkları bilinmektedir. Arap dünyasında adaçayı yetiştirenlerin ölmeyeceğine dair bir inanç vardır. Ölümsüzlük, bilgelik ve koruyuculuğu temsil eden adaçayı aynı zamanda Hristiyanlıkta Bakire Meryem’in simgelerinden biridir.

Anason: Günümüzde özellikle doğum günlerinde ve düğünlerde pasta yemek yaygın alışkanlıktır. Bu alışkanlığın temelleri Roma dönemine dayandırılmaktadır. Romalılar yemeklerini tatlandırmada bolca kullandıkları anasonu özel günlerde, bayramlarda ve törenlerde hazırladıkları bir kekte kullanırlardı. Türk dünyasında ardıç saygın bir ağaçtır. Orta Asya’da ardıç ağacının tanrısal, sihirli bir gücü olduğu inancı yaygındır. Ardıç ateş yoluyla temizlenmeyi ifade eder. Kötü ruhların ardıç ağacından durduğuna inanılır ve cin, şeytan gibi varlıkları kovmak için ardıçtan yardım alınırdı. Orta Asya Türkleri ardıç ağacını özellikle mezarlıklara dikerlerdi. Anadolu’da da ardıç ağacı bu önemini korumaktadır. Eski Uygur yazıtlarında ve Manas destanında ardıç ağacından söz edilmiştir.

Biberiye bitkisinin zihni açtığı ve hafızayı güçlendirdiği eski çağlardan itibaren bilinmektedir. Antik Yunan’da Öğrencilerin biberiye yapraklarından yaptıkları taçları başlarına takarak veya bu bitkiden ördükleri halkaları boyunlarında taşıyarak zihinlerini diri tuttukları bilinmektedir. Eski Yunan ve Roma’da çok sevilen bu bitki sadakatin simgesi olarak benimsenmiştir. Antikçağda düğün ve törenlerde sembolik olarak kullanılmıştır. Bu gün bile uğur getirdiğine ve koruduğuna inanılan biberiyenin evlerin çevresinde dikilmesi pek çok kültürde yaygındır.Defne: Defne ağacı eski Yunan’da aşkına karşılık bulamayan Apollon’a adanmıştır. Apollonla birlikte değerli kişiler, ünlü şairler ve kahramanlar alınlarını defne yapraklarıyla taçlandırmışlardır. Roma İmparatorluğu, kurulduğu ilk yıllarda henüz çok tanrılı inancı benimsememişti ve daha farklı bir din anlayışı vardı. Bu inanç biçiminde Romalılar doğaya çeşitli tapınmalarla yön vermeye çalışıyorlardı. Örneğin her yıl Mart ayının birinci günü evlerinin kapısına defne dalı asıyorlardı. Böylece yılın bolluk ve bereket içinde geçmesini sağlamış oluyorlardı. Çin mitolojisinde defne ruh malzemesi zengin bir ağaç olarak bilinir. Kırmızı defne ağacı hayatın özünü barındırdığından her mevsim yeşil kalır ve bundan dolayı da defnenin her türlü derde şifa olabileceği düşünülür.

Fesleğen: Eski Yunan’da insanlara pek hoş şeyler çağrıştırmazmış. Çoğunlukla şansızlık ve kadersizlik simgesi olarak bilinirmiş. Ancak Hint kültüründe Eski Yunan’ın tam tersine şans getirdiğine ve kötülüklerden koruduğuna inanılırmış. Fesleğenin tarih boyunca bilinen bir başka etkisi de cinsel gücü arttırıcı bir özelliği olmasıdır.Yunan mitolojisinde kekiğin Troya savaşının başlamasına neden olan Troya’lı Helen’in gözyaşlarının düştüğü yerden doğduğu anlatılır. Kekik Eski Yunan’da asaletin ve cesaretin bitkisi olarak bilinmektedir. Savaşa giden yiğitlere kekik kokan armağanlar vermek bu inanıştan doğmuştur. Ayrıca zenginlerin kapısının önünde kekik tütsülenmesi de güç ve asaletin ispatı içindir. Romalı askerlerin cesaret kazanmak için kekikli banyo yaptıkları da bilinmektedir. Çin ve İran’da eski zamanlardan beri yetiştirilen bir bitki olan kenevirin tohumundan elde edilen bir hapın ömrü uzattığına ve insanın zihinde yarattığı hoşlukla beraber kişiye kehanet yeteneği verdiğine inanılırdı. Hititlerde safrana A-Zupiru derlerdi ve ondan ilaç olarak faydalanırlardı. Yunan, Roma ve Osmanlı dönemlerinde safran ticareti önem taşımaktaydı. StrabonGeographica’sındsa, Roma döneminde en iyi safranın cehennem mağarası yakınında yani bugünkü Silifke’de yetiştiğini yazmıştır. Bugün Güneydoğu Anadolu’da Mardin yakınlarında bulunan Deyr-ülZeferan adındaki Süryani manastırı ismini safran bitkisinden almıştır. Deyr manastır, zeferan ise safran demektir.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
YAZARIN SON YAZILARI
- 29 Mart 2024
- 25 Mart 2024
- 21 Mart 2024
- 18 Mart 2024
- 13 Mart 2024
- 11 Mart 2024
- 8 Mart 2024
- 5 Mart 2024
- 1 Mart 2024
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ