İnsanlarda endokrin sistemi düzensizliklerine, kansere, bağışıklık sistemi hastalıklarına, sinir sistemi hastalıklarına, kısırlığa, sakat doğumlara yol açmaktadırlar. Bu sentetik maddeler kuşlara, balıklara ve doğadaki diğer canlılara da büyük zararlar vermekteler.Organik tarımda kullanılması yasaklanan kimyasallardan diğer bir grup ta inorganik gübrelerdir. Özellikle fosfat içeren suni gübreler zamanla tarla toprağında arsenik, kadmiyum ve uranyum birikimine neden olmakta, bu elementler besin maddeleriyle insan sağlığını tehdit etmekteler. Ayrıca suni gübrelerin üretim teknolojileri de madenlerden taşınmaları ve arıtılmaları sırasında çevreye zararlı olabilmektedir.
Organik tarımda kullanılması öngörülen organik gübreler; katı halde hayvan gübresi, hayvan gübresi ve su karışımları, mutfak ve ev artıklarının beslediği kurt karışımlarının oluşturduğu gübreler (vermicompost), turba (yosun), atık sular ve guano (martı gübresi) dir.Organik ürünler tüketiciye ulaşmadan önce kesinlikle iyonize radyasyona maruz kalmamalı ve hazırlanmaları sırasında renk verici kıvam arttırıcı sentetik katkı maddeleri kullanılmamalıdır. Bazı ülkelerde genetik modifiye edilmiş ürünler de organik listesinden çıkarılmıştır.Biyolojik, ekolojik, bio gibi farklı kelimelerle tanımlanan “Organik Tarım”, tarımsal üretimde artan kimyasal gübre ve ilaç kullanımının doğa ve insan sağlığı üzerinde yarattığı olumsuz etkilerin ve ticari problemlerin aşılmasında bir alternatif yöntem olarak doğmuştur.Organik Tarımın amacı, bilinçsizce gerçekleştirilen tarım faaliyetlerinin insan ve hayvan sağlığını tehdit etmesini engellemektir. Bunun için yer altı su kaynaklarının tükenmesine ve/veya kirlenmesine, doğal bitki ve toprak deseninin bozulmasına ve biyolojik çeşitliliğin zarar görmesine yol açan unsurların azaltılması, sentetik ilaç ve gübre kullanılmaksızın tarımsal üretimin gerçekleştirilmesi hedeflenmiştir.Organik Tarım Literatürü Nasıl Oluşmuştur?Üretimlerinde ekolojik prensipler uygulanan tarımsal metotlar için “Organik Tarım” terimi, ya da “ekolojik tarım” ifadeleri kullanılmaktadır. Bu anlamda,Organik tarımın geçmişi 1980’li yıllara dayanan Türkiye, organik üretime ayrılan tarım alanına bakıldığında dünyada ilk 10’da, üretimde ise ilk 6 ülkeden biri. Ülkemizde 10.06.2005 tarihli ResmiGazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik”e göre, organik tarım ürünü için yalnızca “organik” kelimesinin kullanılması gerekmektedir.
Türkiye’de rakamsal olarak baktığımızda, toplam tarım alanlarının yüzde 2’sinde organik tarım yapılıyor. 2015 yılı verileri ile 70 bine yakın üretici 1 milyon 800 bin ton organik ürün üretiyor. Küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin sorunlarının bir kısmı tarımın genel sorunlarından kaynaklanmaktadır. Sorunlar daha çok yetiştirme ve sağlıkla ilgili olmakla birlikte, önemli bir kısmı besleme ve yemleme ile yakından ilişkilidir. Genel olarak Doğal dengeyi bozmadan sağlıklı ürünler üretmek için, bitkisel ve hayvansal üretimi uygun ekolojilerde, kültürel tedbirleri öncelikli olarak benimseyerek bitki koruma ve zararlı mücadelesinde doğal yöntemleri tercih etmek yoluyla ve bir sertifikasyon süreci ile kontrol edilen üretime Organik Üretim ve bu yolla elde edilen ürünlere de Organik Ürün denir. CODEX Alimentarius’un tanımına göre, organik tarım, “topraktaki biyolojik hareketi, biyolojik dönüşümü ve biyolojik çeşitliliği de içeren tarımsal eko sistem sağlığını artıran ve zenginleştiren bütünsel bir üretim ve işletim sistemidir”. Ancak, geçen zaman, bu sistemin alternatif bir yöntem olmaktan çok bir yaşam felsefesi olduğunu ortaya koymuştur. Dünya nüfusunun artmasına bağlı olarak tüketim talebinin de arttığı bir gerçektir. Bu noktada tarımsal üretim talebini karşılamak için tarım alanlarında bir genişleme izlendiyse de hedef, birim alandan daha fazla ürün almaya yönelmiştir. Ancak bilinçsizce gerçekleştirilen tarım faaliyetlerinin insan ve hayvan sağlığını tehdit ettiği, yer altı su kaynaklarının tükenmesine ve/veya kirlenmesine, doğal bitki ve toprak deseninin bozulmasına ve biyolojik çeşitliliğin zarar görmesine yol açtığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Sıralanan bu sorunlar öncelikle Kuzey Avrupa ülkelerinde kendisini göstermiştir. Bunun üzerine ABD’de bazı üreticilerin öncülüğünde sentetik ilaç ve gübre kullanılmaksızın tarımsal üretim başlamıştır.Organik üretimde yapay dış girdiler yerine organik mevzuatlarla uygunluğuna onay verilmiş maddeler, yeşil gübreleme, münavebe ve biyolojik mücadele yöntemleri uygulanır.Biyolojik, ekolojik, bio gibi farklı kelimelerle tanımlanan “Organik Tarım”, tarımsal üretimde artan kimyasal gübre ve ilaç kullanımının doğa ve insan sağlığı üzerinde yarattığı olumsuz etkilerin ve ticari problemlerin aşılmasında bir alternatif yöntem olarak doğmuştur. İngilizce konuşulan ülkelerde, üretimlerinde ekolojik prensipler uygulanan tarımsal metotlar için “Organik Tarım” terimi, başka birçok ülkede ise “ekolojik tarım”ın kendi dilindeki karşılıkları kullanılmaktadır.
Neden organik dediğimizde bunu yapmak için bir çok önemli katma değer alternatifler var.Organik besin veya kozmetik maddelerini oluşturacak olan bitkiler önceden belirlenmiş ve kesin üretim standartlarına göre yetiştirilirler.
Organik sertifikalı buğday, arpa vb. gibi tahıllar, diğer ekinler, sebzeler ve meyve veren ağaçlar konvansiyonel böcek öldürücüler (özellikle toprakta ve doğada bozulmadan kalıcı olabilen aldrin,chlordane, DDT, dieldrin, endrin, heptachlor, hexachlorobenzene, mirex, toxaphene) kullanılmaksızın yetiştirilmelidirler, çünkü bu kimyasallar kolaylıkla toz veya gaz hale geçerek yeraltı ve yerüstü sularının yanında atmosfere de karışarak yüzlerce kilometrelik mesafeler katedebilmekteler.