Reklam
Reklam
Reklam
Ödemiş Kent Gazetesi

YAŞAR GÜNAYDIN

YAŞAR GÜNAYDIN

Birgi’de müderrisliğe başlayan İmam Birgivi, ömrünün geri kalan dokuz yılını burada, ilmî çalışmalar ve irşâd faaliyetleri ile geçirmiştir. Onun ilmî şöhreti kısa zamanda yayılınca her taraftan Birgi’ye talebeler gelmeye başlamıştır. Tasavvufî eserleri olan et-Tarîkatü’l-Muhammediyye ve Cilâü’l-Kulûb gibi pek çok değerli eserini burada yazmıştır.

İmam Birgivi, 924/27 Mart 1523 Cuma günü Balıkesir’de doğmuştur. Asıl adı TakıyyüddînMehmed’dir. Tam künyesi Mehmed b. Pîr Ali b. İskender’dir. Uzun yıllar Birgi’de yaşadığı için “Birgivî ve Birgili” diye meşhur olmuştur. Dedesi Balıkesir’in Kepsut Nahiyesinin Bektaşler köyünden İskender Efendi’dir. Zaviye mensubu âlim ve fazıl bir kişi olan babası Ali Efendi, “Pir Ali Efendi” namıyla meşhur olup, Balıkesir’de bir medresede müderristir. Annesi ise Meryem Hanım’dır.

İmam Birgivî, hocası Abdurrahman Efendi’den icazet aldıktan sonra İstanbul’daki bazı medreselerde müderrislik yapmıştır. Edirne’de dört sene, hocası Abdurrahman Efendi’nin Rumeli Kazaskerliği zamanında (1551-1557) onun isteğiyle Kassâm-ı askerîsi Yeniçeri Ocağı efradı ve subaylarından olup ölenlerin mirasına dair işlemlerle ilgilenen komisyondaki, devletin tayin ettiği memur demektir. olmuştur.

İmam Birgivî, kassâmlığı süresince hem ders okutmuş hem vaazlar vermiş, halkı Kur’an ve sünnete davet etmiştir. Uzun süren müderrislikten sonra, Kassâmlığı sırasında devlet dairelerindeki işlerin nasıl yürüdüğünü görmüş ve resmî görevlerde yaşanan yolsuzluklar ile mücadele etmiş, Kadıların rüşvet alması, zengin çocuklarına haksızlıkla ilmî rütbeler verilmesi bunlardan birkaçıdır. Ayrıca kabirler üzerine türbe yapılması, buralarda mum yakılması, Kur’an’ın ücret karşılığında okunması gibi bidatler ve bâtıl itikatlarla de mücadele etmiştir. İmam Birgivi, haksızlığa tahammül etmemesi sebebiyle bu göreve daha fazla dayanamamış ve devlet memurluğundan ayrılmıştır.

İmam Birgivi, ruhunda şiddetli bir sıkıntı hissetmiş, zühd hayatı yaşama arzusuyla İstanbul’a gidip BayrâmiyyeTarîkatı Şeyhi Abdullah Karamâni’ye bağlanarak inzivaya çekilmiştir. Şeyh Abdullah Karamânî, kırk bir yaşına kadar ilimle uğraşmış değerli bir âlim olan müridi İmamı Birgivi’nin inzivada kalmasına izin vermemiş, müderrisliğe devam etmesini istemiştir. Bu arada İmam Birgivî ile II. Sultan Selim’in hocası Atâullah Efendi arasında sıkı bir dostluk oluşmuş, Atâullah Efendi, İmam Birgivi’ye çok iltifat etmiştir. Kendisinin doğum yeri olan Birgi’de bir medrese yaptırmış, Abdullah Karamânî (KuddiseSirruhû)nun de tavsiyesiyle 1564’te İmam Birgivi’yi bu medreseye günlük altmış akçe maaş ile medresenin ilk müderrisi olarak tayin ettirmiştir.

İmam Birgivi, ilköğrenimini müderris olan babası Pir Ali Efendi’den almış, arapça ve mantık okuyup Kur’ân-ı Kerîm’i de ezberlemiştir. Oğlundaki ilim aşkını gören babası, onu Semâniye Medresesinde yüksek tahsilini tamamlaması için İstanbul’a göndermiştir.

İmam Birgivi, İstanbul’da ilk olarak Bursa ve İstanbul medreselerinde müderrislik yapmış, meşhur Osmanlı âlimi aynı zamanda Mahmut Paşa Medresesi’nde de müderris olan Küçük Şemseddin Ahmet Efendi’de okumuş, ardından da “Ahîzâde” diye anılan Mehmet Efendi’nin ders halkasına geçmiştir.

İmam Birgivi’nin son hocası ise, Kızıl Molla yahut da Kızıl Abdurrahman Efendi lakaplarıyla tanınan önemli şehirlerde müderrislik; Halep, Bursa, Edirne, Kahire ve Mekke’de Kadılık; iki defa Rumeli Kazaskerliği yapmış, Amasyalı Abdurrahman b. Seydî Ali Efendi’dir.

İmam Birgivi öğrenimi boyunca, İstanbul’da devrin büyük âlimlerinin ders halkalarında bulunmuş, meşhur ilim ve fikir çevrelerini yakından tanıma fırsatı bulmuştur ve tam bir Osmanlı âlimi olarak yetişmiştir.

İmam Birgivi, Osmanlı İmparatorluğu’nun üç kıtaya yayıldığı Kanuni Sultan Süleyman zamanında medreseye iyi bir dereceyle girmiştir. Derslerindeki başarısı ile hocalarının sevgisini kazanarak yüksek takdire mazhar olmuştur. İcazetnamesini alarak müderrisliğe yükselmiştir.

O, Pyrgion (Birgi) Kralının kızıydı. Üstelik alımlı, çalımlı güzel bir kızdı da. Ama ne var ki yaramaz mı yaramaz, hareketlimi hareketliydi. Yerinde duramazdı hiç.

 Öykümüz 1307 yılına ilişkindir. Tam bu zamanda atlı ve silahlı bir Türkmen Alayının başında Germiyan Beyi Yakup bin Alişir-in Subaşısı Aydınoğlu Mehmet Bey, Bizans İmparatoru yönetimindeki Pyrgion (Birgi) Kentini kuşatmış. Kentin surlarına çıkan kralın güzel kızı Türkmenlerin başındaki yakışıklı Mehmet Beyi görünce ona âşık olmuş. Kralın kızı Mehmet Bey’e mektup göndermiş. Mektuplar ikisinin arasında gidip gelmiş. Kralın kızı durulmuş ve aşkı uğruna hemen müslüman olmuş. Mehmet Beye son gönderdiği mektubunda Birgi Kalesinin en zayıf kapısını ele vermiş. Mehmet Bey Türkmenleri ile bu kapıdan yüklenerek kente girmeyi ve ele geçirmeyi başarmış. Kentte yaşayan papaz ve adamları kızın yaptığının geç de olsa farkına varmışlar. Kemer yaylası yolundan kaçmadan önce krallarının kızını bulup, kilisenin duvarından aşağıya atmışlar. Kızın ayaklarındaki takunyaların mermere değdiği yere izleri çıkmış ve ölmüş. Mehmet Bey ise kente girince müslüman olmuş kral kızının sıcak cesedini buldurmuş ve onu Müslüman törelerine göre gömdürmüş. Mezar taşına da “Merhume, Mahsuma, mağfure, saide, şehide” yazdırmış. Bu mezar ve takunya izli taş bugün Birgi’de Aydınoğulları Türbesinin giriş kapısının sağ yanında bulunmaktadır.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
YAZARIN SON YAZILARI
- 10 Mayıs 2024
- 4 Mayıs 2024
- 8 Nisan 2024
- 2 Nisan 2024
- 1 Nisan 2024
- 20 Mart 2024
- 18 Mart 2024
- 16 Mart 2024
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ