17 AĞUSTOS DEPREMİ
17 Ağustos depreminde yaşadığımız, aslında hepimizin geldiğini gördüğünü bir acıydı. Bataklık, deniz kumu , az demir demeden yüksek, geniş evler yaparak kolay yoldan zengin olma hevesindeki bir avuç insan için kurban ediliyordu herşey…
Oysa rahatlık tuzağına düşmüş ,alıştığını, bildiğini en iyisi zanneden ve önce güvenip sonra düşünen bir çoğunluk olarak ,yolun sonunu gördüğümüz halde bir mutluluk oyunu oynuyorduk. Sonrası deprem…
Her işimiz öyle değil mi? Nasreddin Hoca yüzyıllar öncesinden’bindiğin dalı kesme’ demiş ama biz sadece gülmeyi seçmişiz.Yaşadığın, aileni, çocuğunu barındırdığın evi sağlam yapmak yerine gösterişli olsun da deyip görmezden geldiğin çarpıklıklar var mı? Yoksa bu yetkili mercilerin sorumluluğuna(!?) , güvenirliliğine (!) dayanmak mıdır?, bilmiyorum. Aslında onlara güvenebilmeliyiz tabi. Herkes mimar, mühendis değil, bina kalitesinden , yapılışından, eğreti oluşundan sorumlu birileri olmalı…. bu sorumlular bullunamadı depremden sonra ama binlerce kişinin cansız bedeni ile içimiz yandı….Peki ders alındı mı? Deprem vergisi veriyoruz, tamam.Depreme dayanıklı evler yapılıyor mu? Deprem olsa ne yapacağımızı biliyor muyuz?Nerede toplanacağız?Nasıl kendimizi koruyacağız ,kime, nasıl ulaşacağız? , gibi sorularla oyalanmaya gerek yok mu?Anı yaşamak, şimdi de kalmak felsefesini , bir şeyler olsun, öyle düşünürüz, o zaman çözüm buluruz mantığıyla mı yorumluyoruz?…
Ağacı keseriz,yeşili kuruturuz, sigara içeriz, ormanı yakar,otel yaparız, sonra KOAH ,astım, bronşit hastalığı nereden çıktı diye üzülürüz. Suni gübrelerle, şekerle toprağı ,arıyı,ineği besler, sonra da yediklerimiz kanser yapıyor, diye sızlanır dururuz. Mağdur edebiyatını seviyoruz, velhasıl…Günü kurtarmanın dışına çıkıp, yarını doğru planlayabildiğinizde değişir herşey.
17 Ağustos 1999 yılında yaşanan depremle ilgili herkes üstüne düşen sorumluluğu almalı ki bundan sonra yaşanacak doğal felaketlerde en az can ve mal kaybı yaşansın. Ağlayarak değiştirebilseydik dünyayı şimdiye kadar çoktan değişirdi….Bu devirde cahil kalma hakkın yok, bildiklerini, gördüklerini anlamıyormuş gibi yapma hakkın yok.Silahla adam öldüren kadar, ormanı yakarak hepimizi hasta ederek öldüren de, para hırsıyla göz yumduğu binanın yıkılmasıyla adam öldüren ve toprağı, suyu zehirleyerek orada yetişen bitkiler yoluyla binlerce insanı öldüren arasında fark var mı gerçekten?SESİMİ DUYAN VAR MI?