Reklam
Reklam
Reklam
Ödemiş Kent Gazetesi

ÖDEMİŞ KİTAP GÜNLERİ FUARI

AYHAN DAYAN

AYHAN DAYAN

Ödemiş Belediyesi Düğün ve Kongre Salonu’nda 40 yayınevinin katılımıyla 22 Şubat-02 Mart 2022 tarihleri arasında Ödemiş Kitap Günleri Fuarı açıldı. Ne mutlu kitaplarla buluşan kitapseverlere, okurlara; ne mutlu kitaplarını okurlarıyla buluşturan yazarlara, şairlere…

Belediye öncülüğünde böylesi bir ilk konusundaki ince düşüncesi ve bunu gerçeğe taşıdığı için başta Belediye Başkanımız Sayın Mehmet Eriş’i ve bu konuda emeği geçen herkesi kutluyorum.

Her ne kadar ülkemizde okuma oranı çok düşük olsa da yine de değer gören yerlere kitap okuyucusuyla buluşuyor. Bu bağlamda ülkemizin pek çok il ve ilçesinde düzenlenen kitap fuarlarını yazılı ve görsel basın, sosyal medya üzerinden takip edebiliyoruz ya da bazı okunur nitelikteki(!) gazetelerde haberlerini görebiliyoruz.

Ben de şahsen bugüne kadar yayınlanan kitaplarımla çeşitli yerlerde imza günlerine katıldım. İlçemiz genelinde daha çok bireysel anlamda bu etkinliği pek çok kez düzenlememe karşın 2016 yılında Gece Kitaplığı’ndan çıkan bir Köy Enstitüsü dönem romanım ‘Uzak Dağ Çiçekleri’ kitabımın imza günümü İzmir TÜYAP Kitap Fuarında yapmamın farklı duygularını yaşadım diyebilirim. Büyük yerin havası elbette farklı oluyor.

Yine birkaç yıl önce Ödemiş İlçe Halk Kütüphanesi öncülüğünde Eski Tekel binası olarak bilinen yerin bahçesinde düzenlenen etkinlikten de bir o kadar keyif aldım diyebilirim.

Gelelim Ödemiş Kitap Günleri Fuarı’na… Yukarıda da belirttiğim gibi Belediyemiz öncülüğünde böylesi bir etkinlik bildiğim kadarıyla ilk kez düzenleniyor. Umarım kalıcı olur ve bundan sonraki yıllarda daha da büyüyerek ilçemizin adını bu alanda daha iyi duyurur. Zaten Ödemiş ismi bugüne kadar farklı algı bırakmış zihinlere farklı bir etki bırakır.

Bugüne kadar ilçemizde benzer formatlarda gerek kişisel gerekse toplu pek çok etkinlikler düzenlense de böylesi bir konuya Belediyenin sahip çıkması ve bundan sonraki yıllarda da gelenek haline getirme düşüncesi bağlamında çok önemli bir adım olduğunu düşünüyorum. Ancak bu tür etkinliklerin ülkemiz genelinde bahar, yaz ve güz aylarında daha yoğun yaşandığını düşünürsek, bu etkinlik için böylesi bir kış dönemi değil de acaba daha başka bir tarih düşünülebilir miydi diye de sorgulamadan edemedim.

22 Şubat-2 Mart tarihlerinde on günlük bir süreci kapsadıÖdemiş Kitap Günleri Fuarı. Elbette buraya büyük bir hevesle katıldı arkadaşlarımız. Fakat o iş öyle olmuyor. Pek çok kez insanın hevesi kursağında kalıyor. Siz ünlü bir yazar olmayınca dönüp bakan olmuyor. Dost bildiğiniz insanların pek çoğu bile bulunduğunuz ortama gelse bilestandınıza uğramaktan kaçınıyor. Ben en çok da böyle bir etkinliğe ilke kez katılan meslektaşlarıma üzüldüm. Onlar elbette büyük bir hevesle ilk kitaplarını çıkardılar. Bu mutluluğu defalarca yaşayan biri olarak onları belki de en iyi benim gibiler anlar. Ancak kendilerine olan ilginin düşündüklerinin, hayal ettiklerinin çok ama çok uzağında kaldığını tahmin edebiliyorum. Bu durum ne yazık ülke gerçeği…

Ünlü olunca da bir çizik atsanız, içeriğine bile bakmadan büyük ilgi görüyor. Bu kez işler tersine dönüyor. Yazarda bin bir naz, değişik bir havalar, daha neler neler… Tok ağırlamak zordur derler ya işte aynen böyle oluyor. İçinde mütevaziliğini koruyan çok az. Pek çoğu belirli bir okuyucu kitlesine ulaşınca, fazlasıyla maddi gelir de elde edince burnundan kıl aldırmıyor, yanlarına yaklaşılmıyor. Artık diğerleri ne yapsa boş, ağzıyla kuş tutsalar yine de boş… Çünkü okuma kültürünün olmadığı ortamı benzer pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da popüler kültür destekliyor, buradan besleniyor. Ergenlik çağı ve bir üstü kuşağın wattpad kitapları tutkusu da buna dahil…

Fuar için naçizane elbette ben de davet aldım. Ancak bazı kitaplarımın basımı olmadığından bu yıl katılmak istemedim. Aslında etkinlikten önceden haberim olmayınca bu bağlamda biraz da hazırlıksız yakalandım diyebilirim. Sağ olsun dostlarımdan “Kitap Fuarında seni göremedim” diyenler oldu. İnşallah yeni yapıtlarımı da ekleyerek gelecek yıllara…

Etkinlikle ilgilibazı paylaşımlarda gördüğüm kadarıyla kendilerince ortaya atılan ‘yerel yazarlar’ kavramına bir anlam veremiyorum ve bu söyleme katılmıyorum. Her kitap dünyaya açılan bir penceredir. Dolayısıyla yazarı da… Örneğin ben yerelde yayın yapan bir gazetenin köşe yazarı olarak belki bu kategoriye girebilirim ancak ulusalda çok sayıda kitabı yayınlanan, internette oyun metinleri bulunan, hatta bugüne kadar ulusal öykü yarışmalarında 8 ödülü olan biri olarak bu kavramın dışına çıkmamız gerektiğini düşünüyorum.Buradaki çıta kendi kalemimizin gücünü bilip inatla taşradan ulusala uzanan yola doğru hiç zaman yitirmeden yürüyebilmektir.

Öte yandan kitaba uzak olan bir toplumun kitaba ve dolayısıyla kitap odaklı etkinliklere genel bakış açısını kitap fuarında yer alan Dilek Aksel yerel yazarlar standında yerel televizyon kanalına verdiği demeçte ülke gerçeğini güzel özetlemiş:

“Ülkemizin en büyük sorunlarından biri çok okuyan bir insan topluluğu yok bizim ülkemizde. Çok ender, çok az insanımız kitap okuyor. O nedenle kitap çok rağbet gören bir şey değil. Şimdi burada bir gıda fuarı, bir elbise fuarı, bir giyim fuarı olsaydı eminim çok daha fazla ilgi olurdu.”

Dedim ya benzer etkinliklere çok daha katılan ve bunu bizzat her şeyiyle yaşayan biri olduğum için ne yazık ki bu konudaki bazı gerçekleri sıralamak gerekirse:

Öncelikle bireysel anlamda defalarca imza etkinliği yaptım. İnanır mısınız içlerince davetiye verdiğim halde nedense etkinliğe getiremediğim yakınlarım, dostlarım, tanıdıklarım, akrabalarım oldu. Tek düşünce kitap için vereceği 3-5 kuruş muydu acaba?

Örneğin 50. Yıl Ortaokulu gibi ilçemizin en büyük okulunda görev yapıyorum ve örneğin yalnızca Türkçe öğretmeni olarak 12 öğretmeniz. Toplamda 100’ün üstünde bir personeliz. Ben imza günü yaptı diyelim. İdareciler gelmez, öğretmen arkadaşlarımdan birkaçı dışında gelen olmaz, kendi branşındansa zaten hiç yanaşmaz.

Bu bir olasılık hesabı değil elbette. Bu benim geçmişte yaşadıklarımdan notlar. Düşünsenize kendi okulunuzda yaptığınız imza etkinliğinde bile etkinliğin genelde ikram kısmını atlamayanlar kitabınıza dönüp bakmaz bile. Nitekim çok yaşadım da oradan biliyorum.

Bir gün ne mi oldu? Yıl 2011. ‘Gençliğini Aramayan Adam’ romanım yeni çıktı.Zaten o sıra üç kitabım ardı ardına geldi. Neyse… Okulumda akşamüzeri bayrak töreni sırasında başmüdür yardımcısına:

“Hocam, bugün çıkan son kitabımın çıktı haberini öğrencilerle paylaşayım, bilgilendireyim. İlgi duyanlar olabilir.” dedim.

Az önce kitabın pastasını löp löp yutan kişi bana ne söylese iyi:

“Olmaz, izin veremem, reklama girer”.

“Pes” dedim, “Ulan, ben bu okulun öğretmeniyim. Ben sana imza günü yapacağım demedim. Kitabım çıktı demiş olsam bu reklâm olsa ne olmasa ne. Öyle olsun.”

Nereye giderseniz gidin yazarın adı yok dolayısıyla kitabın da. Önceki yıllarda bir müdürüm bana ne dese iyi:

“Bırak bu kitap işlerini.”

“Olur beyefendi. Emriniz olur, başım gözüm üstüne, bırakayım(!)”

Zihniyete bakar mısınız? Destek olmuyorsun, bari köste olma.

Bu yol öylesine dikenli bir yol ki yazmadan olmuyor. Derdim var derdimizi döküyoruz, sevincim var onu paylaşıyoruz. Dışarıdan bakınca başkalarına acı veren duygu bizlerin zihnine ve bedenine büyük bir haz olarak geri dönüyor. Çünkü Sait Faik’in dediği gibi yazan adam yazmazsa çıldırır.

Geçmiş yıllarda okulumda aslında Ödemiş genelinde gereksinim duyulan ‘Yazarlık Atölyesi’ açtım, minik yüreklerden küçük dokunuşlarla kocaman yürekli yazar adayları ortaya çıkardım.

Sıklıkla köfteci ve pideci dükkânının açıldığı bir ortamda eğilim ağırlıklı olarak mide gıdasına olunca kitapla giderecek olduğumuz beyin gıdasını görmezlikten geliyoruz.

Yaşadığımız şu pandemi sürecince Ödemiş’te kitapla iç içe üç önemli ismi ne yazık ki sonsuzluğa uğurladık. Ömer Akşahan, Behiç Galip Yavuz ve Rahim Gür. Üçü de meslektaşımdı. İyi birer okur ve yazarlardı. Yalnızca kitaplarıyla değil, dergi, yerel gazetelere verdikleri katkılar bakımından da önemli hizmetleri oldu. Rahmetle anıyorum hepsini de.

Ödemiş Kitap Fuarına gelince. Fuara katılan bir dostum, meslektaşım sosyal medya sayfasından yaptığı bir paylaşımında “Yerel yazarlar” ifadesini kullanmış.Ben de naçizane bu ifadeye bir açıklık getirmek istedim, şu yanıtı verdim:

“Fuar için naçizane ben de davet aldım. Ancak bazı kitaplarımın basımı olmadığından bu yıl katılmak istemedim. İnşallah gelecek yıllara… Burada ‘yerel yazarlar’ kavramına katılmıyorum. Her kitap dünyaya açılan bir penceredir. Dolayısıyla yazarı da… Örneğin ben yerelde yayın yapan bir gazetenin yıllardır bir köşe yazarı olarak belki bu kategoriye girebilirim ancak ulusalda çok sayıda kitabı yayınlanan, internette oyun metinleri yayınlanan ve ülkemizin farklı yerlerinde oyunları sahnelenen birisi olarak, bugüne kadar ulusal öykü yarışmalarında 8 ödülü olan biri olarak bu kavramın dışına çıkmamız gerektiğini düşünüyorum.”

Okur oranının çok düşük olduğu bir coğrafyada, kitaba bu kadar uzak olunan topraklarda bu etkinlikler elbette önemsenmelidir, desteklenmelidir. Okur olmak ne kadar zorsa, yazar olmak, yazan biri olmak elbette daha da zordur. Pek çok dostum var bu alana ilgili. Maddi anlamda kazanmadıkları gibi daha da yanlarından harcıyorlar. Ne yazık ki sözde kimi yayınevleri zaten yazarların pek çoğunun sırtında asalak ve emek hırsızı…

Asıl konumuza gelirsek, dileğim Ödemiş’te kitap adına yaşanan ve yaşatılan bu güzelliğin gelecek yıllarda daha da genişleyerek ve genişletilerek sürmesi… Çünkü olay yalnızca yazmak ya da yazılanı kitaptan okumakla sınırlı değildir. Bunun her şey demek olduğunu ancak içinde yaşayan daha iyi bilir.

Dünyanız kitaplarla aydınlansın.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ